Zekâ ve Yaratıcılık Nedir?
Başkalarıyla aynı şeye bakmak ama farklı bir şeyi görebilmek; “değeri” olan ve orijinal keşfedilmemiş “yeni” bir ürün ortaya koyabilmek yaratıcılıktır. Kendini daha çok bilim, teknik, eğitim ve güzel sanatlarda gösterir.
Mevcut duruma aykırı sıra dışı olan yaratıcı kişiler, bir olaya değişik açılardan bakabilme, akılcılık (çok sayıda fikir üretme), risk alma, hayal gücü yüksek olma, bağımsız hareket etme, farklı entelektüel ilgileri olma gibi özelliklere sahiptirler.
Yaratıcılık için belli bir düzeyde zekâ şarttır. 120 IQ seviyesine kadar yaratıcılık ve zekâ pozitif ilişkili iken, 120 eşiği aşıldıkça zekâ ile yaratıcılık arasındaki ilişki sıfır düzeyine ulaşmaktadır.
Tarihe geçmiş ve dahi olarak nitelendirilen, zekâ seviyeleri 145- 200 arası olan (Alman şair F.W. Goethe, İngiliz kâşif ve biyoloji bilgini F. Galton, Fransız filozofu R. Descartes, müzik dâhisi W. A. Mozart gibi) sanatçı, filozof ve bilim adamının yaratıcılıkları ile zekâ seviyeleri arasında paralellik vardır ancak yapılan araştırmalar yüksek düzeyde zekânın yüksek düzeyde yaratıcılığı her zaman garanti etmediğini göstermektedir.
Yani daha zeki bir birey daha yaratıcı bir birey olmayabilir. Akademik ve mesleki çalışmalarda başarılı, yüksek IQ’lu fakat yaratıcı olmayan bireylerin çokluğunun yanı sıra; oldukça yaratıcı olup yüksek IQ’ya sahip olmayan bireylerin çokluğu da dikkat çekicidir.
Yaratıcı kişilerin yüksek IQ sahibi olmaktan ziyade çok yönlü düşünme yetisine sahip kişiler olduğu görülmektedir.
Genelde yaratıcı kişilerin sorunlar karşısında yalnızca zekâlarıyla değil, öncelikle içgüdüleriyle çözüm aramaları, akılcı olmayan çözüm ve kavramlara da önem vermeleri yaratıcılığın bilişsel zekâdan daha çok duygusal zekâ becerileri ile bağlantılı olabileceğini düşündürmektedir.
Yaratıcı düşünme becerilerini öğrenmeyen yüksek zekâlı kişi, bu becerileri öğrenen düşük zekâlı kişiden daha az yaratıcı olabilir. Goethe, “yaratıcılığın yüzde biri yetenek gerisi emektir” derken yaratıcılığın zekâ ve zihni yeteneklere indirgenemeyen niteliklerini vurgulamaktadır.
Zekâ ve yaratıcılık çocuğun doğuştan getirdiği yeteneklerdir. Her ikisi de eğitimle ve uygun çevre koşullarıyla keşfedilebilir ve geliştirilebilir. Zekâ birçok yeteneğin karışımından, yaratıcılık ise daha çok bir yeteneğin gelişmesinden meydana gelir.
Yaratıcılığın eğitimle yükselmesi daha kolaydır. Potansiyel olarak var olan yaratıcılık disiplinli çalışmayla ve eğitimle bütünleşmedikçe keşfedilmeden kalabilir.
Örneğin, erken yaşlarda hayal kurmaya elverişli oyuncaklarla oynayanların; edebiyat, sanat, tiyatro ve müzik gibi güzel sanatlarla uğraşanların ya da onların çevresinde yetişenlerin; bilim, fen ve teknoloji gibi lojistik sorunların konuşulup tartışıldığı aile ortamından gelen; yaratıcı bireyler yetiştirmeyi hedefleyen eğitim ve öğretim programlarının uygulandığı okullarda yetişen çocukların ileri yaşlarda yaratıcı erginler olduğu gözlemlenmiştir.
Atatürk, yaratıcı düşünebilen ve problem çözmede çok başarılı bir insan olarak tarihe geçmiştir. Kurtuluş savaşı sırasında yurdumuzun her karış toprağının korunması ve savunulmasında Atatürk, ”Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” diyerek tarihe geçen sözünü söylemiştir.
O güne kadar alışılmış olan, bir hattın savunulması idi. O savunma başarısız olunca savaş kaybedilmiş olurdu. Atatürk, duruma farklı bir açıdan bakarak farklı bir değerlendirme yapmıştır. Bu yaratıcı düşüncesiyle ulusunun bağımsızlığını kazanmasını sağlamıştır.