Zekâ Türleri Nelerdir?

Günümüzde eğitim ve psikoloji alanındaki gelişmelerle birlikte bireylerin neler yapabildiğinden çok neler yapabileceği görüşünün ağırlık kazanması ile birlikte eğitime yeni bir yaklaşım getiren Howard Gardner (Garnır, 1943- )çoklu zekâ kuramını geliştirmiştir.

Zekâyı, sabit, doğuştan kazanılan, asla değiştirilemeyen, gerçek hayattan soyutlanarak ölçülebilen ve tekil bir zihinsel güç olarak kabul eden geleneksel anlayışı şiddetle eleştiren Amerikalı psikolog H. Gardner, her bireyin birbirinden farklı pek çok zekâsının olduğu ve bunların her birinin kendilerine özgü bir biçimde geliştiği ve çalıştığı tezini ortaya atmıştır.

Çoklu zekâ kuramına göre, her bir zekâ hafıza, dikkat, algı ve problem çözme açısından farklı bir sisteme sahip olduğundan, zekâların her biri insanda farklı bir gelişim sürecine sahiptir ve bu nedenle her bir zekânın gelişimi kendi içinde değerlendirilmelidir.

Gardner’a göre birbirimizden bu kadar farklı oluşumuz, hepimizin farklı zekâ kombinasyonlarına sahip olmamızdan kaynaklanmaktadır. Bunun farkında olursak hayatta karşımıza çıkan sorunlarla baş etmemiz kolaylaşır.

Zekâyı sayısal ve sözel olarak sınırlandırmak yerine farklı zekâ boyutlarını dikkate alan çoklu zekâ kuramında 8 çeşit zekâ belirlenmiştir.

Zekânın özellikle sözel, görsel-mekânsal ve duygusal yönü önemlidir.

Mimar Sinan

Mimar Sinan

Sözel Zekâ

Dille yaptığımız her türlü çalışmayla ilgilidir. Düz yazı, şiir, rapor, mektup, roman yazabilme, dinleyiciler önünde konuşma yapabilme, başkasını dinleyebilme, ne söylediğini anlayabilme yeteneği sözel zekâ ile ilgilidir.

Bu zekânın temel özelliklerinin başında sözcükleri anlamlarına uygun bir biçimde kullanma gelir. Açıklama, öğretme, öğrenme ve sözcükler yoluyla espri yapma sözel zekânın bir başka özelliğidir.

Hayatı devamlı arayışlar içinde geçen, eserlerinde ahlak ve doğruluk üzerine tavsiyelere yer veren, kendi kendini yetiştirmiş “Savaş ve Barış”, “Anna Karenina” gibi eserlerin sahibi Leo Tolstoy bu zekâya örnek gösterilebilir.

Barış ve kardeşlik önermeleriyle dolu mesajları, yol gösterici kimliği, hazır cevaplılığı ve ince mizah anlayışı her zaman ön planda olan Nasreddin Hoca ile; toplumsal olayları çok iyi gözlemleyerek tutarsızlıkları ironik bir şekilde dile getiren Cem Yılmaz da bu tür zekâya sahiptir.

L. Tolstoy

L. Tolstoy

Görsel-Mekânsal Zekâ

Resimler, imgeler, şekiller ve çizgilerle düşünme, üç boyutlu nesneleri algılama ve akıl yürütme becerisidir. Bu zekâ yönü gelişmiş olan kimse çok hayal kurar, sanat ve projelerin görsel sunumundan hoşlanır. Okurken sözcüklerden çok resimlere ilgi duyar.

Öğrenmede de daha çok video, film, bulmaca ve harita gibi malzemeden yararlanır. Kolaylıkla yön bulma becerisine sahiptir. Öğrendiklerini hatırlamada zihinsel resimleri kullanır. Bilgilerini somut ve görsel sunumlara dönüştürür.

Örneğin, yaptığı anatomi çalışmalarıyla 750’ye yakın çizim bırakan; gemi, heykel ve resimler yapan, fizyoloji, jeoloji ve astronomide kendinden sonrakilere yol açan Leonardo Da Vinci ile yaptığı kervansaraylar, camiler, külliyeler, köprüler, su yolları,  kemerler, çeşmeler ile bugün bile adından söz ettiren Mimar Sinan bu zekâya sahip sanatçılardandır.

Çoklu zekâ kuramına göre zekâ türleri.

Çoklu zekâ kuramına göre zekâ türleri.

Duygusal Zekâ (EQ)

Daniel Goleman ( Goleman, 1946-)IQ’ su yüksek olduğu hâlde hayatta başarısız olanların durumundan hareketle duygusal zekâ kavramını ortaya attı ve bunu “kendini harekete geçirebilme, eksikliklere rağmen yoluna devam edebilme, dürtülerini kontrol ederek tatmini erteleyebilme. Ruh hâlini düzenleyebilme, başkalarının duygularını fark edip empati kurabilme ve böylece diğer insanlarla olan ilişkilerini başarıyla yürütebilme yetisi, becerisi” olarak tanımladı.

Daniel Goleman’a göre duygusal zekâ (EQ), bireyin sahip olduğu zekâ potansiyelini nasıl açığa çıkarabileceği ve doğru bir biçimde nasıl kullanabileceğini gösteren bir yetenektir. Duygusal zekâ yoksunluğu, kişinin aile yaşamından mesleki başarısına, toplumsal ilişkilerinden sağlık durumuna kadar birçok alanda kötü sonuçlar doğurabilmektedir.

Yapılan araştırmalar insanların kişisel ve mesleki alanda başarılı olmalarını bilişsel zekâdan daha çok duygusal zekânın etkilediğini göstermektedir. Örneğin, IQ bizi işe aldırırken EQ ile terfi ederiz.

Edison, 67 yaşında atölyesi ile birlikte her şeyi yandığında ertesi gün ailesini toplayıp “bütün hatalarımız yandı” diyebilmiş ve üç hafta sonra da fonografi (ince taş plak) icat etmişti. Zorluklara karşı yoluna devam edebilmek, başardığında gurura kapılmamak yüksek duygusal zekâ örneğidir.

Sadece bir din âlimi olmayıp, aynı zamanda büyük bir fikir ve sanat adamı olan, “Dün akıllıydım, dünyayı değiştirmek istedim. Bugün ise bilgeyim, kendimi değiştirdim”,  diyen Mevlâna’nın öğretilerinde duygusal zekânın temel boyutlarının (özbilinç, özyönetim, sosyal bilinç ve ilişki yönetimi) var olduğunu görürüz.

Zekânın farklı boyutları olmakla birlikte bu boyutlar birbirlerinden çok ayrı yapılar ya da özellikler değildir.

Örneğin, bir futbol oyuncusu bedensel zekâyı koşarken,  yakalarken ve vururken; uzamsal zekâyı, sahayı, diğer oyuncuların pozisyonlarını düşünürken;  dil ve sosyal zekâyı oyun kurallarını öğrenirken ve takım arkadaşlarıyla paylaşırken; öze dönük zekâyı kendini değerlendirirken kullanmaktadır.

Her zekâ türünde baskın olan özelliklere baktığımızda bizde her birinin ne oranda gelişmiş olduğunu kendi kendimize keşfedebiliriz. Zekâ alanlarımızı keşfedersek neden bazı derslerde daha zor öğrendiğimizi anlayarak, buna göre kendimize uygun öğrenim teknikleri geliştirebiliriz.

Örneğin, görsel zekâya sahip bir öğrenci resim ve şekiller yoluyla matematik problemlerini çözerse ders daha zevkli hâle gelebilir. Öğrenciler olarak kendi zekâ potansiyellerimizi, becerilerimizi daha geniş bir bakış açısıyla düşünmeli ve kendimizi tek bir zekâ türü ile etiketleyip sınıflandırmamalıyız. Gelişmesini istediğimiz zekâ alanlarımız için çaba harcamamız bize hayatımızı daha dolu yaşatacaktır.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir