Sosyal Biliş Nedir? – Sosyal Biliş Türleri Nelerdir?

Sosyal psikolojinin ele aldığı konulardan başta gelenlerden birisi sosyal biliştir çünkü insanların davranışlarını anlamak için onların sosyal yapıyı nasıl algıladıkları ve bu algının nasıl belirlendiğini bilmek gerekir.

Sosyal biliş, bizim toplumsal dünyaya ilişkin bilgileri yorumlama, analiz etme, hatırlama ve onlar hakkında izlenim oluşturma biçimimizdir.

Sosyal bilişin iki öğesi vardır: Şemalar ve yükleme

Şema

Herhangi bir şey hakkında geçmiş yaşantılarımıza bağlı olarak oluşturulan inanç ve beklentilerdir. İnsanlar sosyal çevrelerini şemaları yoluyla algılar. Karşılaştığımız her durumu, her insanı bu şemaları kullanarak değerlendiririz. Şemalar kişiler hakkında olabilir. Bunlar yaşamımızdaki önemli kişilerle ilgili zihinsel yapılarımızdır.

En yakın arkadaşımızla ilgili zihnimizde “dost insan” şeması olması gibi ya da bir grup içerisinde sürekli kendinden bahseden bir insanın bizde “ukala, kendini beğenmiş” izlenimi bırakması gibi Şemalar rollerle ilgili olabilir.

Örneğin, beyaz önlüklü ve boynuna stetoskop takmış birini doktor sınıfına koyar, eğitim düzeyi yüksek, hastalıklar konusunda bilgili, reçete yazma yetkisinin olduğunu kabul ederiz. Şemalar kendimiz (benlik bilinci) ve kimi objelere ilişkin tutumlar olabileceği gibi, gruplara ilişkin ‘kalıp yargılar’ şeklinde de olabilir.

Kalıp yargılar

Cinsiyet, ırk, meslek, fiziksel görünüş, yerleşim yeri, gibi ayırt edici bir özelliğe sahip grup üyelerine atfedilen (yüklenen) aşırı genelenmiş inançlardır.

Örneğin, hepimizde “kadınlar duygusaldır”, “Karadenizliler hareketlidir”,” şişmanlar neşelidir” gibi basit değerlendirmeler var olabilir. Bu anlamda kalıp yargı insanları kategorilere koyma ve aralarında hiçbir fark gözetmeksizin belli özelliklere sahip olarak düşünme biçimidir.

Kimin nerde, ne zaman, nasıl davranacağına ilişkin beklentilerimiz kalıp yargılar tarafından şekillenir. İnsanlar beklentilere uygun davrandığında, davranışları kalıp yargıyı haklı çıkarır ve böylece kalıp yargı daha da kalıcı hâle gelir ve “kendini gerçekleştiren kehanete” temel oluşturur.

Kendini Gerçekleştiren Kehanet (Temel beklenti etkisi)

Kendini gerçekleştiren kehanet, kalıp yargıların kalıcı hâle gelmesi ve yaygınlaşmasında oldukça etkilidir. Örneğin, samimi bulmadığımız bir grubun üyelerine, beklentilerimiz doğrultusunda mesafeli davranırız.

Sonuç olarak, onlar da bizim soğukluğumuza gücenir ve bize bu doğrultuda karşılık verirler. Böylece onlara ilişkin beklentimiz, aslında temelde bizim kendi davranışımızla biçimlenmiş olsa da, kendini doğrulamış olur.

Kendini doğrulayan kehanet her zaman diğer birey ya da gruplarla ilgili değildir. Bazen kişinin kendi başına gelebileceklerle ilgili öngördüğü şeylerin bir biçimde gerçekleşmesi de kendini doğrulayan kehaneti gösterir. “Aklıma gelen başıma geldi”, “bir insana kırk gün deli dersen deli olur” gibi ifadeler bu durumu yansıtır.

Yükleme (Atfetme)

Kendimiz ve diğerleri hakkında nasıl düşündüğümüz bizi yükleme kavramına götürür. Yükleme, başkalarının ve kendimizin davranışları hakkındaki iddialardır.

Bu kuram toplumsal olayların ve insan davranışlarının bir nedene bağlanması eğilimini açıklamaya çalışır. Bir başkasına ilişkin algıların onu değerlendirirken önemli rol oynadığını ortaya çıkarmıştır.

Günlük yaşantımızda karşılaştığımız olay ve insanların davranışlarının bazılarına içsel nedenler (kişilik özellikleri, arzuları, ihtiyaçları) bazılarına dışsal nedenler (çevresel koşullar) yükleriz.

Örneğin verdiği sözü tutmayan kişinin bu davranışını ya temel kişilik özelliklerinden olan güvenirlikten yoksun olmakla açıklarız ya da çevre koşullarının elverişsizliği sonucu sözünde duramamasıyla açıklarız.

Davranışları değerlendirirken tek yönle atıfta bulunmak nesnel olmayabileceğinden bu yaklaşım ne derece doğru olduğu tartışılabilir.

Genelde insanlar yükleme yaparken yanlı davranır. İnsanlar başkalarının davranışlarını açıklarken ortamsal faktörlere değil, kişinin kendisine atıfta bulunma eğilimindedir. Buna temel yükleme hatası denir.

“Evin hanımı tabak kırınca kaza, hizmetçi kırdığı zaman sakarlıktır.” yargısında olduğu gibi. Birey kendi davranışlarına ilişkin yüklemeleri ise sonuca bakarak yapar. Yani başarılarını kişisel özelliklerine başarısızlıklarını dışsal nedenlere yüklerler. Buna da savunucu yükleme (kendini kayırma eğilimi) denir.

Sınavdan düşük not alınca “ öğretmen verdi”, yüksek not alınca “ben aldım” diyen öğrencinin durumu gibi. İlk izlenimler, o kişiye karşı nasıl davranacağımız konusunda oldukça etkili olmaktadır ancak bazen ilk karşılaşmada kişinin davranışlarına yüklediğimiz anlam zamanla değişebilmektedir.

İlk karşılaştığımızda sevimsiz olarak algıladığımız birinin daha sonraki görüşmelerimizde samimi, sıcak, sevecen ve özverili davranışları ona yüklediğimiz niteliklerde değişikliğe yol açacak ve bizim de davranışlarımız değişecektir.

You may also like...

2 Responses

  1. part-time worker dedi ki:

    Bu tip psikolojik kavramları şöyle yerli yerinde açıklayan Türkçe kaynak bir hayli az, güzel açıklamışsınız teşekkür ederim. YKS’nin AYT oturumundaki Felsefe Grubu testinde yer alan Psikoloji sorularında bu kavramlardan bizi imtihan ediyor ÖSYM. Sayenizde de inşallah kaçırmayacağımı düşünüyorum. Teşekkürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir