Öğrenmeyi Etkileyen Faktörler

Öğrenen ile ilgili faktörler, organizmanın iyi öğrenme yapabilmesi için sahip olması gereken özellikleri ifade eder.

Türe Özgü Hazır Oluş

Organizmanın, istenilen davranışı göstermek için gerekli biyolojik donanıma sahip olması gerekir. Örneğin, bir insana uçmayı öğretemeyeceğimiz gibi köpeğe de konuşmayı öğretemeyiz.

Olgunlaşma

Olgunlaşma bedensel ve zihinsel olarak bir işi yapabilecek seviyeye ulaşmaktır. Olgunlaşma ve öğrenme arasında doğru bir orantı vardır. Yani olgunlaşma seviyesi arttıkça öğrenme artar. Çocuğun yürüyebilmesi için bedenen, okumayı öğrenmesi için zihnen olgunlaşmayı tamamlaması gerekir.

Öğrenme, yaş,  zekâ ve olgunluk düzeyine uygun olduğunda tam amacına ulaşır.

Yaş ve Zekâ

İnsanlar yaşının özelliklerine göre öğrenirler çünkü yaşla birlikte bilişsel özellikler değişir. Okuma yazmaya 3 yaşında değil de 6-7 yaşında başlanması öğrenebilmek için belli bir yaşa gelinmesi gerektiğini gösterir. Yaşamın ilk 20 yılında öğrenme yeteneği artarak ilerlerken 50 yaşa kadar sabit kalır, bu yaştan sonra da gerilemeye başlar.

İnsanların öğrenme güçleri, onların zekâ düzeyleri ile ilgilidir. Örneğin, 25 yaşındaki bir embesil (eğitilebilir zekâ özürlü), ancak 4-5 yaşlarındaki çocukların öğrenebileceklerini öğrenir. Zekâ düzeyi arttıkça öğrenme düzeyi de artar. 5 yıllık üniversiteyi 3 yılda bitiren, çok genç yaşta akademisyen olan örnekler bunun örneğidir.

Genel Uyarılmışlık Hali ve Kaygı

Bireyin dışarıdan gelen uyarıcıları alma derecesidir. Genel uyarılmışlık halini düşüren yatarak, uykulu, yorgun bir şekilde ders çalışma ile, uyarılmışlık düzeyini artıran kalabalık ortamlarda, televizyon izleyerek, müzik dinleyerek ders çalışma öğrenme üzerinde olumsuz etki yapar. Belli bir konuda duyulan endişe, korku ve üzüntü hâli olan kaygı da öğrenmeyi etkiler.

Yapılan araştırmalar kaygı düzeyinin çok düşük veya çok yüksek olduğunda öğrenmenin olumsuz, orta seviyede olduğunda ise olumlu etkilendiğini göstermektedir. Sınava hazırlanan öğrenciler çalışmayı çok geciktirirlerse paniğe kapılıp (orta derecede genel uyarılmışlık ve kaygı durumunda kolayca öğrenebilecekleri bir şeyi) dikkatlerini toplayıp öğrenemezler, sınav sırasında da öğrendiklerini hatırlayamazlar.

Güdülenme (Motivasyon)

Öğrenmenin ilk şartı öğrenmeyi talep etmektir. Bireye zorla bir şey öğretemeyiz. Organizma ilgi duyduğu, önem ve öncelik verdiği, ihtiyacını karşılayan, ne işe yarayacağını anladığı konularda daha çok öğrenmeye isteklidir. Örneğin, normalde İngilizce öğrenmeye ihtiyaç duymayan birisi, yabancı ülkeye gittiği zaman oranın dilini öğrenmeye çalışması gibi. Yeterince güdülenmeyen bir kişi, diğer koşulların (yaş, zekâ gibi) uygun olduğu durumlarda bile gerekli olan, beklenen öğrenmeyi gerçekleştiremeyebilir.

Öğrenme üzerinde güdülenmenin etkisini ölçmek için yapılan bir deneyde yetenek, yaş, cinsiyet, başarı bakımdan birbirine denk 3 grup alınmıştır. Bunlardan birinci grubun çalışmaları övülmüş, diğer grup kötülenmiş kontrol grubu olan üçüncü grupta ise hiçbir şey yapılmamıştır. Araştırma sonunda birinci grubun ilerlediği, ikinci grubun gerilediği, üçüncü grupta ise bir değişiklik olmadığı görülmüştür.

Organizmada içten kaynaklanan güdülenmenin öğrenme üzerindeki etkisi dıştan güdülenmeden daha fazladır. 1903’ te Nobel Fizik Ödülü’nü kazanan Fransız kadın fizikçi Marie Curie (Mari Küri, 1867-19349)’nin yazın bir çiçek serası kadar sıcak, kışın buz gibi soğuk bir hangarda dört yıl çalışarak radyumu bulması içten gelen ilgi ve istekle açıklanabilir.

Öğrenmenin Aktarılması (Transfer)

 Hiçbir öğrenmeye sıfırdan başlanmaz. Yeni öğrenmeler eskileri üzerine kurulur. Bu anlamda eski öğrenmelerin (yaşantılar) yeni öğrenmeleri zorlaştırma ya da kolaylaştırma şeklindeki etkisine transfer denir. Transferin gerçekleşmesi için mevcut öğrenme ile yeni öğrenmenin aynı alanda  (benzer) olması gerekir. Eski yaşantılar yeni öğrenmeyi 2 şekilde etkiler:

Olumlu Aktarım (Pozitif Transfer)

Önceki öğrenmelerin bugünkü öğrenme sürecini kolaylaştırmasına denir. Matematik dersinin yazılı sınavına çok çalışan öğrencinin, özel bir çaba göstermediği halde fen ve Teknoloji dersinin sınavından da yüksek puan alması ya da Türkçe dil bilgisi kurallarını bilen bir kişinin güzel yazı yazmada bundan yararlanması gibi.

Olumlu Aktarım Pozitif Transfer

Olumlu Aktarım Pozitif Transfer

Eğer öğrenmelerde pozitif transfer gerçekleşmeseydi, öğrenmenin her seferinde en baştan başlaması gerekirdi. Öğrenenin zeka düzeyi ve kavrama yeteneği,  öğrenilen şeyler arasındaki biçim, içerik ve ilke benzerliği, önceki konuların iyi öğrenilmesi olumlu transferi kolaylaştırır.

Olumsuz Aktarım (Negatif Transfer)

Önceki öğrenmelerin bugünkü öğrenme sürecini zorlaştırmasına denir. Düz vites araç kullanan birinin, otomatik vites araç kullanmakta zorluk yaşaması ya da Türkçe’deki cümle kuruluşunu, öğrenen birinin İngilizcedeki cümle kuruluşunu öğrenmesini zorlaştırması gibi. Olumsuz transfere alışkanlık çatışması da denir.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir