Kişilik ve Kişiliğin Gelişimi Nedir?
Kişilik; bir insanı başkalarından ayıran duygu, düşünce, davranış gibi tüm özelliklerin tutarlı bir bütünlük içinde süreklilik göstermesi şeklinde tanımlanabilir. Kişilik, bireye özgü ve biriciktir. Kişiliğin mizaç ve karakter olmak üzere iki yönü vardır.
Mizaç, kişiliğin doğuştan gelen yönüdür. Mizacın şekillenmesinde iç salgı bezleri, hormonlar ve vücuttaki kimyasal değişikliklerin etkisi vardır. Örneğin tiroit hormonunun çok salgılanması gerginlik, heyecan, kaygı ve uykusuzluğa; az salgılanması ise yorgünlük, uyuşukluk ve tembelliğe yol açabilir. Duygusal, sakin, heyecanlı, soğukkanlı vb. kişilik özellikleri mizacın etkisi ile belirginleşir ve daha zor değişir.
Karakter, kişiliğin sonradan kazanılan yönüdür. Müsriflik, cimrilik, bencillik, sabır vb. ahlaki özellikler karakteri yansıtır. Kişiliğin şekillenmesinde aile, genetik faktörler, koşullama, bilişsel ve sosyal koşullar etkilidir. Cinsiyet, zeka kapasitesi, fiziksel özellikler, yetenekler, kalıtsal hastalıklar, psikomotor özellikler kalıtımın daha etkili olduğu alanlardır.
İlgi, tutum, değerler, ahlaki özellikler, alışkanlıklar ve inançlar ise çevrenin daha etkili olduğu alanlardır.
Kişiliğin yaşamın ilk yıllarında çevresel koşullarla şekillendiğini savunan yaklaşımlar, koşullamaya özellikle önem verir. Watson kişiliğin doğuştan gelmediğini, doğumdan itibaren koşullanma deneyimleri ile şekillendiğini savunur.
Çocuğun pekiştirilen davranışları kalıcı hale gelir ve bireyin kişiliğine temel oluşturur. Kişilik sadece basit bir şartlanma değildir. İnançlar, değerler ve beklentiler gibi bilişsel faktörler de kişiliği etkiler.
İnsanı etkileyen olaylar değil bu olaylara ilişkin insanın kendi bakış acısıdır. Bireyin olaylar üzerinde ne kadar kontrolü olduğu ve kendine yeterlilik derecesi kişilik gelişimi için önemlidir. Yapılan araştırmalar aile yapısı ve tutumlarının da kişiliği şekillendirmede etkili olduğunu gösterir.
Demokratik tutuma sahip ailelerde yetişen çocuklarda iş birliğine hazır, arkadaş canlısı vb. kişilik özellikleri gözlenebilir. Aşırı korumacı ailelerde yetişen çocuklarda güvensiz, çekingen, bağımlı; otoriter ailelerde yetişen çocuklarda ise dıştan denetime açık, boyun eğen vb. kişilik özellikleri gözlenebilir.
Alfred Adler’e göre en büyük, ortanca ve en küçük çocuk bulunduğu konumdan dolayı ailede farklı sosyal deneyimler yaşar ve farklı kişilik özellikleri geliştirir. Örneğin ortanca çocuk, aile içerisinde arabuluculuk görevini üstlenir. İlk ve son çocuk arasında kalan ortanca çocuk, kardeşleri kadar yetenekli olmadığını düşünüp onlarla bir yarış içerisine girer.
Kardeşleri ile girdiği bu rekabet, ortanca çocuğun başarılı olmak için daha çok çabalamasına ya da daha çabuk pes ederek yenilgiyi erken kabullenmesine neden olabilir.
Bireyin içinde bulunduğu sosyal koşullar kişiliğini şekillendirebilir. Örneğin içe donuk biri samimi bir arkadaş ortamı içerisinde dışa donuk ve konuşkan biri haline dönüşebilir.