Din Psikolojisi ve İlahiyat İlimleri
İlahiyat ilimleri, en genel anlamıyla yaratılış amacına uygun düşecek şekilde insanın “niçin”ve “nasıl” davranması gerektiğiyle ilgili hüküm ve açıklamalardan oluşan dinî mesajları anlamaya, yorumlamaya çalışan disiplinlerdir.
Dindarlık, ilahî boyut açısından temelleri kutsala dayanan bir kişilik yapılanmasıdır. Kelam, fıkıh, tefsir, hadis, İslam tarihi… gibi ilahiyat ilimleri, kutsalın temel niteliklerini, dinî serüvenini ve insana yönelik boyutlarını ele alıp değerlendirir.
İlahiyat ilimleri, imandan uygulamaya kadar dinî hayatın yapı taşlarıdır. Buna göre, bir dinin kendine özgü sembol, inanç, ibadet ve ahlak anlayışı, o dine inananların davranışlarını anlamada temel referans noktalarını teşkil eder.
Herhangi bir dinî davranışı, dayandığı bu temel referansları ya da dinî arka planı dikkate almaksızın, sadece dışarıdan gözlemlemekle doğru ve gereğince yorumlayabilmek, mümkün değildir. Zira davranışların dinî görüntüsü, ancak ruhun derinliklerinde kök salmış dinî dinamiklerin etkisiyle biçimlenebilir. Bu durumda din psikoloğu, din ve davranış ilişkisini ele aldığı tüm araştırmalarında dinin insanî ve dışa yansıyan boyutu yanında, ilahî ve içkin boyutunu da hesaba katmalıdır.
Sonuç olarak, hangi sınıflama grubunda bulunursa bulunsun insanı merkez alan ve onun davranışlarıyla yakın-uzak ilgilenen her disiplin, din psikolojisinin çalışma arkadaşı sayılır. Aradaki ilişki ve etkileşim, bazı disiplinler açısından çok güçlü ve kaçınılmaz iken bazıları için orta düzeyde ya da zayıf olabilir.
Bu noktada din psikolojisinin disiplinlerarası konumunu bir fikir vermesi açısından şu şekilde formüle etmek mümkün görünmektedir: “Din psikolojisi; çalışma ilke, yöntem ve teknikleri açısından genel psikolojiye; işlediği konular açısından din bilimlerine; bireysel dindarlığın kaynaklarına olan ilgisi açısından ise, ilahiyat ilimlerine bağlı çalışmalar sürdüren bir bilim dalıdır.” Kuşkusuz bu ilişki ve etkileşim, çift yönlüdür.