Çocuklarda Kişiliği Etkileyen Etmenler Nelerdir?
Her insanın başkalarına benzeyen özellikleri yanında kendine özgü nitelikleri de vardır. Hiçbir insan tıpatıp bir başkasına benzemez. Tıpkı başkası gibi de davranamaz.
Bebek doğduğu anda belirli bir kişiliğe sahip değildir. Doğduktan sonra yaşantılarından yararlanarak aşama aşama kendine özgü uyum biçimlerini benimsemeye başlar. Yaşamın ilk yıllarında kazanılan bu kişiye özgü nitelikler, yaşam boyu kalıcı özelliğe sahiptir.
Ancak zaman zaman toplumsal değişimler, hastalıklar, kazalar, doğal afetler gibi durumlarda bazı kişilik özelliklerinde önemli değişmeler meydana gelebilir.
İlk yıllarda çok çabuk değişebilen kişilik özellikleri, yetişkinlik çağında daha yavaş değişmeye başlar. Orta yaş ve yaşlılıkta ise bu bedensel, zihinsel, duygusal, cinsel ve sosyal tüm gelişmelerin ortak bir ürünüdür. Kişilik, biyolojik ve sosyal iki etmen sonucunda oluşmaktadır.
Biyolojik Etmenler
Kalıtım
Anne ve babadan genler yoluyla bebeğe geçen özelliklerdir. Fiziksel özellikler, saç rengi, boy, kilo, zekâ, zihin yetenekleri, karakter, huy, mizaç, bazı davranış ve alışkanlıkların da genlerle geçtiği tespit edilmiştir.
Genler yoluyla bebeğin beden yapısı, organları ve tüm vücut sistemlerinin bir bütün olarak çalışmasının yanı sıra bir ırka ve bireye ilişkin tüm özelliklerinin de soydan soya geçmesi sağlanır.
Bireyin doğumdan sonra sahip olacağı özelliklerin tümü genler yoluyla belirlenir. Aynı çevrede bulundukları hâlde çocukların birbirlerinden ayrı özelliklere sahip olmaları, farklı davranmaları ve gelişmeleri kalıtım etkisini göstermektedir.
Beden hücrelerinin gelişmesiyle meydana gelen özelliklere “genotipi” denilmektedir. İnsanın yüz çizgileri, beden biçimi, saç ve göz rengi, çeşitli yetenekleri gibi görülebilen ve ölçülebilen özelliklerine de “fenotipi” denir.
İç Salgı Bezleri ve İşlevleri
İşlevlerinin tümü kesin olarak saptanmamış olmakla birlikte iç salgı bezlerinin, kişiliği önemli ölçüde etkilediği kabul edilmektedir. İç salgı bezleri hormon adını verdiğimiz salgılarını doğrudan doğruya kana boşaltır ve bu salgılar kan yoluyla vücudun her yerine ulaşır.
Bu bezlerin yeterli çalışmadığı veya gerektiğinden fazla çalıştığı durumlarda bedenin tüm dengesi bozulmakta, beden yapısında, zekâda, mizaçta ve kişiliğin öbür yanlarında önemli değişiklikler olmaktadır. Bunların sonucu olarak da toplumsal ve ruhsal tepkilerimizde anormallikler görülmektedir.
İç salgı bezleri birbirlerine bağlı olarak çalışır. Bu nedenle bir bezin işlevinin bozulması öbür bezlerin de işlevlerinin bozulmasına yol açar. Her bezin işlevinin kesin olarak saptanmamasının önemli bir nedeni de bu işlevlerin birbirine bağlı oluşudur. Bu konuda karşılaşılan bir başka güçlük de bazı bezlerin birden fazla etkiye sahip hormon salgılamasıdır.
Hipofiz Salgı Bezi
Beynin tabanında oluşan fasulye büyüklüğünde, bir gram ağırlığında iki parçadan oluşan bir bezdir. Salgıladığı hormonla hemen hemen vücudun bütün organlarının büyümesi ve gelişmesinde, diğer salgı bezlerinin gelişip görevlerini yerine getirmesinde etkin rol oynar.
Çocukluk çağlarında bu bezin az çalışması cüceliğe, çok çalışması devliğe neden olmaktadır. Kadınlarda gebeliğin oluşumunu ve devamını sağlayan, doğumdan sonra süt salgılamasında rol oynayan bu bezin hormonlarıdır.
Cinsel işlevlerin normal olarak yerine getirilmesinde de rolü bulunan bu bezin üst kısmının aşırı çalışması, aşırı erkeklik özelliğine sahip kişilik yapısının gelişmesine neden olur. İnsanın yaşamının normal sürmesi için hipofiz bezinin dengeli çalışması gerekir.
Tiroid Salgı Bezi
Boğazın ön kısmında gırtlağın iki yanında bulunan at nalı biçiminde birbirine bağlı iki parçadan oluşmuş bir bezdir. Doğumdan önce gelişmeye başlar ve ergenlikte tam hacmine ulaşır. Salgısına trioksin adı verilir.
Bu hormon kemik ve kasların gelişiminde sinir sisteminin çalışmasında, kan dolaşımında, derinin sağlığının korunmasında, beslenme düzeni üzerinde, zihinsel etkinlik ve huylar üzerinde etkilidir.
Bu bezin yetersiz çalışması zihinsel yetersizlik, kas zayıflaması, derinin buruşması, lekelerin oluşması, boyun ve omuzlarda yağ bezlerinin oluşmasıyla ortaya çıkan bedensel geriliğe neden olur. Bedensel gerilik olarak nitelendirilen bu hastalığa kretenizm adı verilir. Bezin fazla çalışması ise nabız artışına, çarpıntılara, aşırı heyecana ve çabuk sinirlenmeye yol açar.
Tiroid bezi fazla çalışan çocuklar, aşırı duyarlı ve korkak olur. Yeterli uyumadıkları için zayıf düşerler. Tiroid bezinin salgısının yetersizliği ile fazlalığının değişik ölçülerde birleşmesi sonucu kararsız, dengesiz kişilik tipleri ortaya çıkar.
Bu bez hipofiz ve cinsel salgı bezlerinin hormonlarıyla birlikte cinsel organların gelişmesini de etkiler. Düzensiz çalışması erken yaşlarda tespit edildiğinde tedavisi mümkündür.
Paratriod Salgı Bezi
Triod bezine bitişik dört küçük parçadan oluşur. Gelişimi ergenlikle tamamlanır. Salgıladığı hormonlar vücudumuzun kalsiyum ve fosfor düzeyini ayarlar. Kemik gelişimini, sinir sistemi ile kaslar arasındaki koordinasyonu, kalp vuruşunu ve kanın pıhtılaşmasını düzenler.
Cinsel Salgı Bezleri
Ergenlik çağına doğru çalışmaya başlayan bu bezler, cinsel yaşamın düzenli olmasını sağlar. Bu bezlerin yetersiz çalışması anormal cinsel davranışların ortaya çıkmasına neden olur.
Böbrek Üstü Salgı Bezleri
Böbreklerin üzerinde bulunur. Salgılarına adrenalin adı verilir. Doğum öncesinde gelişmeye başlar. Doğumdan sonra ilk birkaç yıl içinde gelişimlerini tamamlar
Çıkardıkları hormonlar büyümeyi, kan dolaşımını ve kan basıncını düzenler. Duygusal yaşam üzerinde önemli etkileri vardır. Kızgınlık, korku ve kaygı gibi duygular adrenalinin fazla çalışmasına neden olur. Bu bezlerin aşırı çalışması kan damarlarının daralmasına, göğüs kaslarının gevşemesine, yüzde sivilcelerin artmasına neden olmaktadır.
Yetersiz çalışmasında ise, tansiyonda düşme, ruhsal çöküntü, çabuk yorulma, sinirlenme ve kaygının artması gibi durumlar ortaya çıkar.
Epifiz Salgı Bezi
Beynin tabanında, hipofiz bezinin yanında bulunur. Beslenme düzeyini ve gelişimini etkiler.
Timüs Salgı Bezi
Soluk borusunun önünde bulunur. Diğer bezlerin tersine çocukluk çağının sonunda küçülerek yağ parçası hâline gelir. Hormonları kalsiyumun kemiklerde depolanmasını, kemiklerin gelişmesini ve sertleşmesini sağlar. Yetersiz çalışması, kemik gelişiminin geri kalmasına, aşırı hormon salgılaması da güdülerin denetlenememesine, cinsel sapmalara ve suça yönelmelerin artmasına neden olur.
Pankreas Salgı Bezi
Midenin solunda yer alır. Salgıladığı iki salgıdan birini mideye, diğerini kana akıtır. İnsülin adı verilen ikinci salgı kandaki şeker düzeyini ayarlar. Şeker düzeyinin dengelenmemesi sağlığın bozulmasına neden olur.
Çevre
Bireyin doğduğu ve yaşamını sürdürdüğü, bireyi etkileyen canlı cansız varlıklarla, bütün güç ve uyarıcılar toplamına çevre denir. Kişilik, kalıtımın yanı sıra doğal ve ekonomik etmenlerin oluşturduğu fiziksel, toplumsal ve kültürel çevreden de etkilenerek şekillenmektedir.
Ruh sağlığımız, beden sağlığımız ve kişiliğimizin oluşmasında, beslenme, barınma ve maddi olanakların önemli bir yeri vardır.
Çevreyi, birbirine bağlılıklarını ve karşılıklı etkileşimlerini gözden uzak tutmamak koşuluyla fiziksel, toplumsal ve kültürel çevre olarak üç bölüme ayırabiliriz.
Fiziksel çevre iklim, doğal bitki örtüsü, yeryüzü biçimleri gibi şeylerin oluşturduğu çevredir. Bunların kişiliğin oluşumunda ve gelişiminde oldukça önemli rolleri vardır. İnsan, belirli bir kültürel yapısı bulunan toplumsal çevre içinde doğar ve büyür.
Kişiliğin gelişimi ve toplumsal çevre arasında sıkı bir ilişki vardır. Çocuk kişiliğini, doğuştan getirdiği bedensel, zihinsel ve gizli yeteneklerini, toplumsal ve kültürel çevrede işleyerek geliştirir.
Çevrenin en küçük birimi olan aile, çocuk ruh sağlığında önemli rol oynar.
Çocuğun gelecekteki toplumsal ilişkilerini önemli ölçüde etkileyen bir başka çevre de çocuğun arkadaş çevresidir. 2–6 yaş döneminde akran grubu ile başarılı ilişkiler geliştirebilen çocuk, ileriki yaşlarında ve toplumsal ilişkilerinde başarılı olur.
Çocuğun üyesi bulunduğu akran grubunun ölçüleri ve benimsedikleri değerler ile çocuğun ailesi arasında uyum olması, kişilik gelişimini olumlu yönde etkiler.
Her insan için vazgeçilmez bir uğraşı olan oyunun ve oyun arkadaşlığının, çocuğu yarına hazırlama, kişiliğin gelişimine katkıda bulunma gibi önemli bir işlevi vardır.
İnsan yaşamında aileden sonra gelen en önemli toplumsal ve kültürel çevre okul çevresidir. Okul amaçlı, planlı, programlı bir yol izleyerek çocuğa çağdaş toplum beklentilerine etkin bir biçimde uyum sağlayabilecek bir kişilik kazandırmakla görevli toplumsal kurumdur.
Okul, ailenin kazandırdığı temel doğrultusunda kişiliğin olumlu yönlerinin güçlenip olumsuz, istenmeyen yönlerinin zayıflatılmasını sağlayabilir. Okul, payına düşen bu görevi yerine getirebilmek için çocuğun aile çevresini tanımak zorundadır. Okul, çocuğu o güne kadar yaşadığı aile çevresi dışında yeni bir varlık hâline gelmeye zorlar.
Bunun dengeli olarak gerçekleşebilmesi, eski çevre ile yeni çevre arasında bir benzerlik, uygunluk bulunmasına bağlıdır. Çocuk içine girdiği yeni ortamda kendine yakın bireyler bulursa, bu yeni ortama uyum sağlamada güçlük çekmez.