Psikolojik Süreçlerle Biyolojik Yapı Arasındaki İlişki Hakkında Detaylı Bilgi
Psikolojik Süreçlerin ve Davranışların Beyin Yapısıyla İlişkisi
Modern psikolojiye göre psikolojik süreclerle biyolojik yapı ilişki içindedir. İnsan bedeninde psikolojik süreclerle yakından ilişkisi olan sistemler endokrin sistemi ve sinir sistemidir. Bu iki sistem birlikte calışarak organizmanın kontrol ve duzenini sağlar.
Hormonların salgılanmasından endokrin sistemi sorumludur. Bazı psikolojik rahatsızlıkların nedeni hormonlardaki duzensizliklerdir. Hormonlar ergenlik, yaşlılık gibi geciş dönemlerindeki davranış değişikliklerini de etkiler.
Sinir sistemi vucudun elektrokimyasal iletim ağıdır. Her turlu davranış, beynin değişik bolgelerinde yer alan sinir hucrelerinin etkinliği ile gercekleşir. Değişik duyu organlarından gelen binlerce bilgi sinir sistemi sayesinde taşınır, işlenir ve bu bilgilere uygun yanıtlar oluşturulur.
Sinir sistemi, merkezi ve çevresel sinir sistemi olarak ikiye ayrılır. Beyin ve omurilikte bulunan noronlardan oluşan sisteme merkezî sinir sistemi denir. Noronlar insan vucudundaki bilgi aktarımını kimyasal ve elektriksel yollarla sağlayan sinir hucreleridir. Vucudunuzdaki kaslara, organlara ve salgı bezlerine bilgiler gondererek onların calışmasını kontrol eden noronların coğu beynin dış kabuğunda yani gri bolgede bulunur.
Noron iki özel uzantısı olan bir hucredir. Bu uzantılardan bir tanesi uyarıları almaya yarayan dendrittir. Daha uzun olan diğer uzantı ise uyarıları iletmeye yarayan aksondur. Sinir govdesinin uzantısı olan aksonlar, “miyelin” denen özel bir kılıfla cevrilidir. Bu kılıf, elektrik sinyallerinin çok hızlı iletilmesini sağlar. Bu kılıfın hasar görduğu durumlarda bazı kasların kontrolu bozulur.
Noron govdesindeki dendritler, başka noronlardan gelen aksonlarla bağlantı halindedir. Noronlar arasındaki “sinaps” denen bu bağlantılar sayesinde beyinde oluşan bir sinyal, çok kısa bir sürede vucudun istenen yerine ulaştırılır.
Omurilik, omurga kanalı içinde uzanan ve sinirleri vucuda dağıtan merkezi sinir sistemi organıdır. Beynin bolumlerinden biri olan omurilik aynı zamanda reflekslerden sorumlu olan bolgedir. Omurilik soğanı; solunum, yutma, sindirim ve kalbin carpması gibi eylemler uzerinde etkilidir. Beynin alt arka tarafında beyincik denilen küçük bir bolge yer alır. Beyincik bedenin dengesini, hareketleri arasındaki iş birliğini ve uyumu sağlar.
Çevresel sinir sistemi
Beyin ve omurilik hariçinde vucudu ağac koku gibi saran sinirlerden oluşur. Merkezi sinir sisteminden vucudun organlarına bilgi getirip götürme görevini ustlenir. Çevresel sinir sistemindeki bu sinirler hasar veya kopma durumunda kendilerini yenileyebilme özelliğine sahiptir. Omurilikte zarar gören sinirler ise kolaylıkla yenilenemez. Bu yuzden omuriliği zarar gören insanlar felc kalabilirler.
Bugun kok hucre araştırmalarının en önemli hedefleri beyin hasarlarını yeniden onarmak, hucre olumune bağlı felcleri ve omurilik zedelenmelerini tedavi etmektir.
Kafatasının ust kısmında yer alan ve iki yarım kure şeklindeki sinir kutlesinden oluşan beyin, tum vucudu yoneten bir organdır. Beynin dış yuzeyi, beyin kabuğu (korteks) adı verilen ince bir hucre tabakasıyla kaplıdır. Korteks her biri farklı işleve sahip olan dort loba ayrılır.
Alın lobu (frontal lob)
Dort lobun en buyuğudur ve beynin on kısmında bulunur. Alın lobunun en önemli işlevlerinden biri istemli motor hareketlerini gercekleştirmektir. Sağ motor korteksi vucudun sol tarafındaki, sol motor korteksi ise vucudun sağ tarafındaki kasları kontrol eder. Bu sayede vucudun istenilen kısmı hareket ettirilebilir.
Motor beceri dışında alın lobunun karar vermek ve plan yapmak, mantık yurutmek, çevresel olaylara dikkat etmek, duygusal davranışları gercekleştirmek ve yorumlamak, sosyal ve ahlaki davranış kurallarını öğrenmek, durtu kontrolunu sağlamak gibi birçok bilişsel görevi vardır. Alın lobu hasar gören hastalarda davranış bozuklukları, dikkati toplayamama, dil ve sembolleri kullanma becerilerinde azalma gibi belirtiler gözlenir.
Yan kafa lobu (parietal lob)
Alın lobunun hemen arkasındadır. Basınc, dokunma, sıcaklık, ağrı gibi dokunsal duyu bilgilerinden yan kafa lobu sorumludur. Örneğin yan kafa lobunun arka tarafı hasar gören hastalar, nesneleri dokunarak ayırt edemezler. Bilgiyi işleme, algılama, hatırlama ve tanıma yan kafa lobunun bilişsel işlevlerindendir.
Şakak lobu (temporal lob)
Yan kafa lobunun hemen altındadır. Şakak lobu; duyma, tutarlı konuşma ve konuşulanları anlama ve hatırlama görevlerini ustlenmiştir. Şakak lobu hasar gören hastalarda uygun sozcukleri bulamama, okumada zorluk, hafıza bozuklukları gibi durumlar gözlenir.
Art kafa lobu (oksipital lob)
Beynin en arkasındadır. Nesneleri görmek ve görulen nesneleri anlamlı hale donuşturmek art kafa lobunun görevidir. Art kafa lobu hasar gören hastalarda görme kayıpları oluşur.
Psikolojik Süreçlerin ve Davranışların Genlerle İlişkisi
DNA’nın her basamağı nukleotit denilen organik yapılardan oluşur. Bu nukleotitlerin farklı sayı ve sırada dizilimi farklı fiziksel, duygusal, bilişsel ve davranışsal özelliklerin oluşumuna etki eder. Uygun nukleotitler bir araya gelerek kendi etrafında donup bukulmuş bir merdiveni andıran ikili sarmal yapıyı oluşturur. Bu sarmal yapılar birleşerek kromozomları meydana getirir. Kromozomlar ise bireyin benzersiz genetik şifresini belirler.
Genetik bilimi canlılardaki ceşitlilik ve kalıtımı inceleyen bilimdir. Epigenetik ise genlerin ne zaman, nerede ve ne kadar calışacağını araştırır. Doku ve hucrelerde bazı genler calışırken bazıları suskun kalır. Yaşamın ilk yıllarında calışmayan birçok gen sonraki dönemlerde Örneğin ergenlikte calışmaya başlar.
Bu genlerin calışmaya başlamasıyla vucutta bazı değişimler olur. Epigenetik kalıtım denilen araştırmaların sonuclarına göre DNA aracılığıyla anne babadan gelen kalıtımsal yapı değiştirilemez.
Bu yapının calışma şekli çevresel koşullara bağlı olarak değişebilir. Örneğin genetik yatkınlığın önemli olduğu bazı hastalıklarda yaşam tarzı, beslenme şekli, ruhsal durum gibi etkenler bireyin hastalığa yakalanma riskini buyuk ölçüde azaltır ya da artırabilir.
Genetik bilimindeki bu gelişmeler davranış genetiği adı altında yeni bir calışma alanını ortaya cıkarmıştır.
Davranış genetiğinin amacı davranış, zeka, kişilik gibi psikolojik sürecler ile genler arasındaki ilişkiyi incelemektir. Epigenetik araştırmaların sonucları, davranış ve psikolojik sürecleri acıklamak için sadece genlerin değil, genlerin calışma şeklini etkileyen çevresel faktorlerin de dikkate alınması gerektiğini ortaya koymuştur.