İnsancıl Yaklaşım (Hümanist Yaklaşım) ve Kuramlar
Hümanist (İnsancıl) yaklaşım, çağdaş bir psikoloji akımıdır. Bu yaklaşım, psikolojinin insan boyutu ile ilgilidir.
Hümanistik psikoloji, davranışcı ve psikanalitik ekollerine reaksiyon olarak 1950’lerde ortaya çıkmıştır. Hümanistik yaklaşımın kökleri varoluşçu düşünceye dayanır. Bazen de psikolojinin üç değişik ekolü içinde algılanır.
Bunlar davranışçılık, psikanaliz ve hümanizmdir. Hümanistik Psikolojinin temelini atanlar Abraham Maslow, Carl Rogers ve Rollo May’dir
Hümanistik psikolojinin terapi yöntemleri şöyle özetlenebilir
Danışma
Psikoterapi
Grup çalışması
Hümanistik terapinin amacı, kişiye bütüncül bir tanım vermektir. Kişinin kendisini bir bütün olarak algılamasını sağlamayı hedefler, kendini gerçekleştirme (self-actualization) hedefindedir.
Hümanistik psikolojiye göre, insan kendisinden, davranışlarından ve oluşturacağı kimliğinden kendisi sorumludur. Geçmiş ya da gelecek değil, içinde yaşanılan an önemlidir. İnsan davranışlarını denetim altına almak yerine, daha çok özgürlüğüne yer verilmelidir. Hümanistik psikoloji çağdaş bir psikoloji akımıdır.
Gestalt Kuramı
Gestalt kuramcıları, sanat eserlerini, görsel ve psikolojik deneyim olarak tanımlar. Sanatı “duyarlıkla düzenlenmiş bir bütün olarak ele alırlar. Sanat nesnesini algılama kişilik, uyarılma, düşünce, birikim ve belleğe bağlıdır.
Algı sürecinde bu unsurlar iç içedir. Herhangi bir sanat eseri hakkında oluşan görüş sadece bakılan nesnenin özellikleriyle açıklanamaz.
Kişinin beyninde olup bitenlere bağlıdır.
Bu kuramı savunan psikologlar, algılama sürecinde gerçekleşen düzenleme yeteneği üzerine yoğunlaşırlar. Çevreden aldığımız duyumlar birbirinden kopuk, ilişkisiz olmasına rağmen birim ve nesneleri bütünlükleri içinde algılıyoruz.
Bir müzik eseri, notaların düzen içinde birbirleriyle ilişkisi sonucu oluşan bir bütündür. Müzik eseri farklı bir oktav ya da anahtardan çalınsa bile notalar arası ilişki sırası ve ritim düzeni değişmez. Şarkıyı içerdiği düzen sayesinde tanırız.
Maslow’un İhtiyaçlar Kuramı
Maslow’un insan davranışlarının temelinde yatan ihtiyaçları, bir hiyerarşik olarak sınıflandırılır. İhtiyaçları sınıflandırırken iki varsayımı vardır. Bu varsayımlardan birincisi, insan davranışlarının temelinde ihtiyaçların bulunduğudur.
Birey, davranışlarını anlayabilmek için onların ihtiyaçlarının neler olduğunu bilmesi gerekir. İkinci varsayımı ise ihtiyaçların önceliği ve şiddeti ile ilgilidir.
Birey, organizması, kendi sağlığı ve iyiliği için hangi ihtiyaçların öncelikle cevaplandırılması gerektiği şeklinde sıralamayı akla yaptırmak yerine, daha işlevsel şekilde kendi denetiminde tutmaktır. Maslow’un ihtiyaçlar kuramının hiyeraşik sıralaması şu şekildedir:
Fizyolojik ihtiyaçlar, açlık, susuzluk, uyumak, cinsellik, barınma ve dinlenme gibi organizmanın hayatını sürdürücü nitelikteki ihtiyaçları içerir. İhtiyaçlar yeterince tatmin edilmezse büyük gerilim yaşar. İhtiyaç şiddeti ne kadar kuvvetli ise gerilim o denli yoğun olur. Üst seviyedeki ihtiyaçlar ortaya çıkmaz.
Güvenlik ihtiyaçları, fizyolojik ihtiyaçları karşılanan bireyin, bundan sonra hissedeceği ihtiyaç kategorisi, güvenliktir. Güvenlik ihtiyaçları, insanların sonradan kazandığı ilk ihtiyaçtır. Hayat boyunca devam eder.
Annesini yanında göremeyen çocuğun ağlaması ve yetişkinlerin güvenlik ihtiyaçları (iş güvenliği, sosyal güvenlik gibi.)bu duruma örnektir.
Ait olma ve sevgi ihtiyaçları, diğer ihtiyaçlar tatmin edildiğinde ortaya çıkar. Başkaları tarafından kabul edilme, yakınlarıyla birlikte olma, arkadaşlık ve dostluklar kurma, çevresine karşı sevgi gösterme ve karşılığında sevilme gibi duyguları içerir.
Bu ihtiyaçlar tatmin edilmediği takdirde gerilim ve tedirginlik oluşur. İleride tatmin edilse bile geçmişteki tatminsizliğin izleri bireyin davranışlarını hayatı boyunca etkiler.
Takdir ve saygı ihtiyaçları, kişinin hem kendine hem de diğerlerine karşı önemli gözükme ihtiyaçlarından ibarettir. Kişi sevilip sayıldıktan sonra, başkalarının takdir ve hayranlığını kazanma, bunu sağladıktan sonra da kendi kendini takdir etme ihtiyacını hisseder. Kendi benliğini aşarak, mükemmelliğe doğru geçiş yapar.
Kendini tamamlama ihtiyacı, Kendini tamamlama, kişinin potansiyelinin farkında olmasıdır. Kişi bütün ihtiyaçlarını tatmin etse bile, zaman zaman içinde hoşnutsuzluk ve huzursuzluk duyabilir.
Rogers’ın Teröpatik Öğrenme Kuramı
Terapi bir çeşit öğrenme kuramıdır. Öğrencilerin algılarına dayanır. Rogers başlangıçta öğrenciyi tümüyle özgür bırakmak yerine derece derece, uyum sağlayabilme düzeyleri ile orantılı bir artış içinde özgürlük tanımlamasını önerir.
Öğrenci, hangi gelişim düzeyinde olursa olsun kabul edici ve empatik (Bireyin içsel başvuru çerçevesini ve ona eşlik eden anlamları, duyguları sanki bireyin yerindeymiş gibi ama kendini kaybetmeden algılama durumu= Karşıdakinin yerine koyma.) bir sınıf ortamı sağlandığında, yaşına uygun düzeyde kendini tanır ve başkalarının duygularına duyarlı olmayı öğrenir.
Öğrenme kuramının özellikleri
Öğrenci merkezlidir.
Öğrencileri, konuya ilgi uyandıran problemlere yöneltir.
Öğrencinin bireysel görüşlerini ortaya çıkarır ve ona değer verir.
Öğretim programını öğrenci görüşlerine göre yönlendirir.
Bilginin, öğrenmenin var olan değer yargıları ve yaşantılar tarafından üretildiğini savunur.
Öğrenmenin, soru sorma, problem çözme, araştırma gibi öğrenci faaliyetleri ile gerçekleştirilebileceğini savunur.
Öğrenmeyi genel kavramlarla yapılandırır,
Öğrenmelerin değerlendirilmesini, öğretim kapsamında ele alır.
Öğrenme kuramının aşamaları
Dikkat çekme: Öğrenme görevine odaklanmaları için soru sorma ve ilginç bir olayı anlatmak
Keşfetmek: Öğrencinin materyal ve öğrenme görevi ile doğrudan etkileşime girmesi.
Açıklama: Öğrenciler soyut yaşantıları somut hale dönüştürür.
Bilgiyi anlamlandırmak: Öğrencilerin öğrendikleri kavramı genişletmesi ve diğer ilgili kavramlarla ilişki kurarak bilgisini gerçek yaşamda kullanmasıdır.
Değerlendirme: Değerlendirme, devam eden bir süreçtir; öğretim sürecinin her aşamasında yer alır. Öğretmen gözlemleri, öğrenci görüşmeleri, öğrenci dosyaları, proje ve probleme dayalı öğrenme ürünleri örnektir.