Alışma ve Duyarlılaşma

Organizma aşırı ve yetersiz uyarımların etkisinden kurtulunca içinde bulunduğu ortama göre kendini ayarlar. Yani fizyolojik olarak duyu organları çevreye uyum sağlar ve tepki vermemeye başlar. Bu sürece duyusal uyum adı verilir.

Örneğin karanlık bir ortama girildiğinde hiçbir şey göremezsiniz. Bir süre sonra görme organının uyum yeteneği sayesinde ortamı görmeye başlarız. Duyusal uyum sayesinde çevremizde süregiden belirli uyarıcılara dikkat etmemeye başlarız.

Duyusal uyum olmasaydı yani iç ve dış çevreden gelen uyarıcıların tümünün sürekli farkında olsaydınız, sınıfta ders dinlemek için dikkatinizi toplayamaz, okuduğunuz kitabı anlamakta güçlük çekerdiniz.

Duyusal uyumun yararlı olmadığı yerlerde organizma koruyucu mekanizmalar geliştirmiştir. Örneğin, elimiz ateşe değdiğinde veya dişimiz ağrıdığında, ağrıya uyum yapmama sayesinde kendimize zarar verecek unsurlardan korunmuş oluruz. Alışma ve duyarlılaşmada da bir uyum söz konusudur.

Hatta gündelik dilde bu kavramlar aynı anlamda kullanılırlar ancak duyusal uyum fizyolojik kökenliyken, alışma ve duyarlılaşma yaşantı sonucu gerçekleşir.

Alışma

Duyu organlarının aynı şiddet seviyesini koruyan bir uyarıcıya sürekli maruz kalması sonucu bu uyarıcının ilk etkisini giderek kaybetmesi ve bu uyarıcıya karşı tepkinin giderek zayıflaması veya tepkinin ortadan kalkmasıdır.

Örneğin, uyuduğumuz odadaki saatin tik tak seslerini kulağımızın bir süre sonra duymaması (sese alışma), sürülen parfüm kokusunu burnumuzun bir süre sonra alamaması (kokuya alışma)gibi.

Duygusal alışma olgusu duyarsızlaşmaya yol açar. Örneğin babasından sürekli azar işiten bir çocuğun bir süre sonra uyarılara hiç aldırış etmemesi gibi psikolojik uyarıcılara karşı duygulardaki zayıflama duyarsızlaşmadır.

Alışma göz dışındaki bütün duyu organları için geçerlidir. Göz sürekli kıpırtı içinde olduğu için görüntü retinada hep aynı yere düşüp gözde alışmaya neden olmaz.

Duyarlılaşma

Duyarlılaşma da uyarıcının tekrarlanması sonucu gelişir ancak bu defa, tekrarlanan uyarıcının etkisi giderek artar, bu uyarıcıya karşı ortaya çıkan davranış giderek kuvvetlenir. Yani alışmanın tam tersidir.

Örneğin açık kalan bir musluktan gelen damlayan su sesi bir müddet sonra bizim için işkence hâlini alabilir. Şiddetli bir patlama sesinden sonra diğer seslere tepkide daha duyarlı hale gelinebilir.

Alışma ve duyarlılaşma tekrarlar vasıtasıyla oluşmasına karşın sonuç olarak birbirine zıt sonuçlara ulaşan iki durumdur. Alışma etkileri tepkide bir azalma ile, duyarlılaşma etkileri de tepkide bir artma ile kendisini gösterir.

Alışma ve duyarlılaşma süreçleri ortaya çıkan davranışın gücünü düzenlemeye hizmet eder. Her ikisi de bizi ilgisiz şeyler üzerinde enerji harcamaktan korur ve hareketlerimizi önemli şeyler üzerine odaklamamıza izin verir.

You may also like...

2 Responses

  1. Zeynep gökçek dedi ki:

    Emeğinize sağlık konunun kolay anlaşılmasını sağlayacak bir dille açiklamışsınız.

    • Psikolog dedi ki:

      Beğendiğinize ve size faydalı olabildiğimize memnun olduk. Yorumunuz için teşekkür ederiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir