Psikolojide Duyum, Özellikleri ve Temel Duyum Bilgileri
Organizmanın içinden veya dış çevreden gelerek organizmayı harekete geciren her turlu etkiye uyarıcı denir.
Aclık, susuzluk, yorgunluk gibi uyarıcılar organizmanın içinden; ses, koku, renk gibi uyarıcılar ise dış çevreden gelen uyarıcılardır. Uyarıcıların duyu organlarını ya da sinirleri etkilemesiyle uyarım meydana gelir.
Duyu organlarının uyarıcılardan aldığı enerjiyi sinirler aracılığıyla beyne ulaştırmasına duyum denir. Örneğin gulun kokusu bir uyarıcıdır. Bu kokunun burun tarafından alınması duyumdur.
Duyumun meydana gelmesi ic ve dış uyarıcıların var olmasına bağlıdır. Uyarıcıların beyne ulaşması için uygun bir ortama, sağlıklı duyu organlarına, sağlıklı bir beyne ve uyarıcıların beyne ulaşmasını sağlayan duyu sinirlerine ihtiyaç vardır.
Ayrıca uyarıcıların uyarımı oluşturması için duyusal eşik sınırlarının içinde olması gerekir.
Bir organizmanın bir uyarıcıyı fark etmeye başladığı noktaya duyusal eşik denir. Duyusal eşik, alt ve ust eşik olmak uzere ikiye ayrılır.
Alt eşik, bir duyusal sistemi harekete gecirmek için gereken en duşuk fiziksel enerjidir. Üst eşik ise bir duyusal sistemi harekete gecirmek için gereken en yuksek fiziksel enerjidir. Örneğin frekansı 20’den az olan titreşimlerle frekansı 20 000’den fazla olan titreşimler duyulmaz. İnsanda işitme için 20 frekans alt eşik, 20 000 frekans ust eşik sınırıdır.
Aynı cinsten iki uyariçinın birbirinden ayırt edilebilmesi için gereken en küçük şiddet değişikliğine fark eşiği denir. Fark eşiği uyariçinın başlangıctaki şiddetine bağlı olarak değişir yani fark eşiğinin sabit bir değeri yoktur. Örneğin 500 wattlık bir ampule 50 watt eklendiğinde ışığın arttığı fark edilmeyebilir. Ampule 200 watt daha eklendiğinde yani ışık 700 watta cıkarıldığında göz, ışığın arttığını çok rahat algılar. Odadaki ışığın arttığının fark edilmesini sağlayan 200 wattlık miktar, fark eşiğini gösterir.
Duyusal eşikler; canlıdan canlıya, insandan insana, kişinin içinde bulunduğu psikolojik, fizyolojik duruma ve çevre koşullarına göre farklılık gösterir. Örneğin yunuslar 200 000 hertze kadarki sesleri duyarken kopekler 50 ile 60 000 hertz arası sesleri duyabilmektedir. Kopeklerin koku alma, yunusların duyma, akbabaların görme duyum eşikleri insanlara göre çok gelişmiştir.
İnsanlarda yaşlanmaya ya da uzun süre yuksek desibel sese maruz kalmaya bağlı olarak işitme kayıpları yaşanabilir.
Görme duyusunu yitirdiği için işitme duyusu daha hassas hale gelen biri en ufak ses değişikliklerini bile fark edebilir. Organizma hem kendisi hem de çevresini duyu organları aracılığıyla tanır. Dış çevreden gelen uyarıcıların fark edilmesini sağlayan organa duyu organı denir. Görme, tat alma, işitme, koklama ve dokunma olmak uzere beş duyu vardır.
Görme Duyusu
Kafatasındaki göz cukuru denilen bolgeye yerleşmiş olan göz, ışığa duyarlıdır. Gözu dış etkilerden kaşlar, kirpikler, göz kapakları ve gözyaşı korur. Göz dıştan ice doğru üç tabakadan oluşur .
Sert tabaka, gözun dışında bulunan parlak beyaz renkli kısımdır. Gözun on tarafında saydamlaşarak saydam tabakayı oluşturur. Kornea adını alan bu saydam tabaka, irisi ve
göz bebeğini korur ve göze gelen ışığı kırar.
Damar tabaka, sert tabakanın altında yer alır ve gözun beslenmesini sağlayan damarlardan oluşur. Damar tabaka, gözun on kısmında irisi oluşturur. Parmak izlerinde olduğu gibi her insanın iris şekli de kendine özgüdur. İrisin ortasında bulunan acıklığa göz bebeği adı verilir. Göz bebeği ışığın gözden iceri girmesini iris ise buzulup gevşeyerek göz bebeğinin genişleyip daralmasını sağlar. Boylece göze giren ışık miktarı ayarlanır. Kuvvetli ışıkta göz bebeği kuculur, az ışıkta buyur. İrisin arkasında göz merceği bulunur. Göz merceği ışığı kırar ve göruntuyu sarı leke uzerine duşurur.
Ağ tabaka (retina), en icteki tabakadır ve görme sinirleri burada ağ gibi yayılmıştır. Ağ tabaka uzerinde göz bebeğinin tam karşısında sarı leke bulunur. Göruntu sarı lekede meydana gelir. Görme sinirlerinin gözden çıktığı nokta ışığa duyarlı değildir. Buraya kör nokta denir.
Uzaktaki bir cisme bakıldığında göz bebeği buyur ve göz merceği incelir. Yakındaki bir cisme bakıldığında ise göz bebeği kuculur ve göz merceği şişkinleşir. Boylece cisim hangi uzaklıkta olursa olsun göruntu net olarak retinaya duşer. Buna göz uyumu denir. Nesnenin göruntusu sarı lekeye ters ve nesneden küçük olarak duşer ancak göruntu beyinde duz ve nesneye eşit olarak algılanır. Sarı lekedeki hucrelerin iyi görev yapabilmesi için “A vitamini” gereklidir. A vitamini eksikliğinde gece korluğu hastalığı ortaya cıkar. Merceğin normal göz uyumunu sağlayamaması veya gözun yuvarlaklığının bozulması durumlarında miyop, hipermetrop, astigmat gibi göz kusurları oluşur.
İşitme Duyusu
İşitme duyusundan sorumlu organ olan kulak ses dalgalarını toplamak için kafanın dışında bulunur ve özel bir şekle sahiptir. Kulak; dış, orta ve ic kulak olmak uzere uc bolumden oluşur.
Dış kulak, kulak kepcesinden ve kulak yolundan oluşur. Kulak kepcesi, kulağın dışarıdan görulen kısmıdır ve sesleri toplayarak kulak yoluna iletir. Kulak yolunda tozların orta kulağa girmesini engelleyen tuycukler ve kulak sıvısı bulunur.
Orta kulakta kulak zarı, cekic, ors, uzengi kemikleri, ostaki borusu ve oval pencere bulunur. Kulak zarı gergin ve ince bir yapıdır. Kulak yolundan gelip kulak zarına carpan ses dalgaları titreşime yol acar. Bu titreşimler kulak zarından sırası ile cekic, ors, uzengi kemikleri aracılığı ile ic kulaktaki oval pencereye gecer. Oval pencere ise kulak kemiklerinden aldığı sesi ic kulağa iletir.
İç kulakta işitmeden sorumlu dalız ve salyangöz ile dengeden sorumlu yarım daire kanalları bulunur. Dalız, oval pencereden gelen ses dalgalarını salyangöza iletir. Ses dalgaları salyangöz içindeki sıvıda yayılır ve bu dalgalar salyangözdaki işitme sinirleri ile beyne iletilir. Boylece işitme duyumu gercekleşir. Vucudun dengesinin bozulup bozulmadığını beyinciğe bildirme işini ise salyangözun ust kısmındaki yarım daire kanalları yapar.
Sağdan gelen sesler sağ kulağa, soldan gelen sesler ise sol kulağa daha önce ulaşır. Beyin aradaki zaman farkını algılayarak sesin yonunu tespit eder. Bir sesin nereden geldiği anlaşılamıyorsa ses muhtemelen iki kulağa aynı anda ulaşıyordur.
Tat Alma Duyusu
Tat alma da koku alma gibi kimyasal bir duyudur ve tat alma duyu organı dildir. Dil konuşmaya, besinleri ciğnemeye ve yutmaya yardımcı olur. Dilin yuzeyi tat alma tomurcukları ile kaplıdır. Bu tat alma tomurcuklarının içinde tat algılayıcı sinir hucreleri vardır. Ağza giren besinler dişler tarafından ciğnenir ve tukuruk tarafından eritilir, ardından ağızda bazı kimyasal maddeler acığa cıkar. Alıcılar bu kimyasalları algılayarak beyne sinyal gonderir. Boylece tat alma duyumu gercekleşmiş olur.
Dil; acı, tatlı, tuzlu ve ekşi olmak uzere dort ana tadı algılayabilir. Herhangi bir besinin zararlı olup olmadığını acı tat haber verir. Dilin uc tarafı tatlıyı, on yan kenarları tuzluyu, arka yan kenarları ekşiyi, en arka tarafı ise acıyı daha iyi algılar. Soğuğa, sıcağa vb. maruz kaldığı için dildeki tomurcukların zaman zaman yenilenmeleri gerekir. Çok sıcak bir iceceği ictikten sonra birkac gun tam olarak tat alınamamasının sebebi zarar gören tat tomurcuklarının henuz yenilenmemesidir.
Tat ve koku duyularının birlikte calışmasıyla lezzet algılanır. Bazı insanlarda bu duyular daha hassastır. Zehirli besinleri anlamak için ilk insanlarda daha çok işe yarayan bu hassasiyet bugun bir mesleğe donuşmuştur. Örneğin bir zeytinyağı fabrikasında zeytinyağının kalitesini kokusu ve tadına bakarak anlayıp sınıflandıran uzmanlar vardır.
Koklama Duyusu
Burun hem koku alma duyu organı hem de solunum sistemi organıdır. Koku almak kimyasal bir duyumdur çünkü herhangi bir kokunun algılanması için gaz halindeki koku taneciklerinin havaya karışması gerekir. Havaya karışan koku tanecikleri koku hucreleri tarafından alınır. Mukoza ile kaplı olan koku hucrelerinde koku tespit edici tuycukler bulunur. Gaz halindeki tanecikler mukozanın içinde cozunerek koku hucrelerini uyarır. Bu uyarılar beyne giden sinirleri harekete gecirir ve duyum gercekleşmiş olur.
İnsanlarda koklama duyusu, tat alma duyusundan daha hassas olduğu için burun tıkalıyken yemeklerin tadı yeterince alınamaz. Ayrıca koklama duyumunun, bozuk yiyeceklerin yenmeden fark edilmesini sağlamak gibi bir işlevi de vardır.
Dokunma Duyusu
Alanı en geniş duyu organı olan dokunma duyusu deridir. Derinin dış yuzeyinin altında dokunma duyusuyla ilgili sinir ucları vardır. Tum bu sinir ucları elektrik sinyallerini beyne gondererek dokunma duyumunun gercekleşmesini sağlar. Bir nesnenin sert, yumuşak, puruzlu, puruzsuz vb. olduğu bu duyumla anlaşılır. Vucudun dokunmaya en duyarlı bolgeleri eller, dudaklar, yuz, boyun ve parmak uclarıdır. Sıcak-soğuk, acı-ağrı ve basınc duyumları da deri ile ilgilidir.
Normal vucut fonksiyonlarının surdurulebilmesi için belli bir vucut ısısına ihtiyaç vardır. Sıcaklık ya da soğukluk duyumları beden ısısına göre değişir. Beden ısısından duşuk sıcaklığa sahip olan nesne ya da ortamlar soğuk, yuksek sıcaklığa sahip olanlar ise sıcak duyumuna neden olur. Bu duyumların hissedilmesi için dokunmak şart değildir.
Basınç duyumu, deri uzerine uygulanan fiziksel basınc sonucu oluşur. Vucudun ceşitli yerlerine istemli ya da istemsiz basınc uygulanır. Örneğin hafif yazlık elbiselerin yerine kalın ve ağır kışlık elbiseler giyildiğinde önce vucutta basınc hissedilir. Giysilerin vucuda uyguladığı basınc bir süre sonra duyulmaz olur.
Hissedilen acı ya da ağrı vucudun tehlikede olduğunun işaretidir. Organizma hissettiği acı ve ağrı sayesinde tehlikeye karşı onlem alır. Birçok hastalık, ağrı hisseden bireylerin doktora başvurmasıyla teşhis edilir. Ağrı ve acı duyumu karmaşık bir sürectir çünkü bu duyum sadece fizyolojik değil sosyal ve psikolojik faktorlerden de etkilenir.
Örneğin ağrı duyumu aşırı konsantrasyon durumunda bastırılabilir. Araştırmalar baş ağrısının, dikkatin başka bir yere odaklanmasıyla azaldığını gösterir. Ani yaralanma, kaza ve psikolojik stres durumlarında beyin endorfin denilen bir kimyasal salgılar ve bu kimyasal, ağrı kesici görevi görur. Kaza geciren insanların şok anında yaralarının acılarını hissetmemesi bu yuzdendir.
Organ Duyumları
Duyumlar sadece görme, işitme, tat alma ve koklama duyumundan ibaret değildir. Organizmanın durumu hakkında bilgi veren kas, hareket, hal ve denge duyumları da vardır.
Kas ve hareket duyumu, el ve ayakların pozisyonunu ve vucudun duruşunu bildirir. Bu duyum kaslarla iskeletin bağlantı noktalarındaki alıcı sinir hucreleriyle ortaya cıkar. Gözler kapalı olsa da ayakta olduğunu bilmek kas ve hareket duyumuna örnektir.
Hâl duyumu, ic organların durumu hakkında bilgi veren duyumdur. Tokluk, aclık, uykusuzluk, yorgunluk, hastalık hal duyumuna örnektir. Hal duyumunun nasıl oluştuğu hakkında kesin bir bilgi yoktur.
Denge duyumu, vucudun dengede durmasından sorumludur. Bu duyum ic kulakta başlar. İc kulaktaki kesecikler ve yarım daire kanallarında bulunan kirpiksi tuyler vucut hareketleriyle birlikte hareket eder. İşitme sinirlerini kullanarak vucudun dengesi konusunda beyinciğe bilgi verir.