Duyguların İfadesi ve Denetimi – Duyguların Kontrolü

Duyguların ifadesi çok farklı biçimlerde gerçekleşebilir. Duyguların en çok yansıdığı aracılar sözel ifade ( dil), ses ve beden dili olarak da ifade edilen mimik ve jestler yani davranışlardır.

Konuşma esnasında dil her zaman içinde bulunduğumuz duygu durumunu ifade etmeyebilir ya da duygular kelimelere tam olarak dökülemeyebilir.

Örneğin; “Bugün çok sevinçliyim.” cümlesinin olumsuz duygu belirten bir yüz ifadesi ve ses tonuyla söylenmesi ya da “benim kızım ev işlerinde bana çok yardımcıdır” diyen bir annenin bunu alaycı bir ses tonuyla söylemesi sözel ifadelerin gerçek duyguları yansıtmayabileceğinin göstergesidir.

Duyguları iletmemizde kullandığımız ses, duyguların çeşidini yansıtır. Örneğin; çığlık, korku ve hayreti; inleme, acı ve mutsuzluğu; iç çekme üzüntüyü gösterir. Ayrıca sesin titremesi veya kesik kesik oluşu kederin ve üzüntünün belirtisi iken şiddetli, keskin ve tiz oluşu ise öfkenin göstergesidir.

İletişim sırasında kurulan göz teması da duyguların bir ifadesi olarak görülebilir.

Yalan söylerken göz temasından kaçınılması yalan durumunun yarattığı gerginlik durumunun ifadesi olabilmektedir. Bazı toplumlarda göz teması iletişimi güçlendirici bir unsur olarak vurgulanırken, bazı toplumlarda saygızlık olarak nitelendirilebilmektedir.

İletişimde beden dili duygu ile ilgili mesajın aktarılmasında önemlidir. Kollarımızın, duruşu, ayaklarımızın ve bacaklarımızın duruşu, omuzların ve sırtın eğik ya da dik olması, başımızın vücudumuza olan açısı da bireyin içinde bulunduğu duygu durumu ile ilgili ipuçları verir.

Duygu ve düşünceleri destekleyerek onları gözle görülür somut hale getiren hareketler olan jest ve mimikler, iletişimin etkinliğinde önemli rol oynamaktadırlar. Jest ve mimikler bazen istendik bazen de istenmedik hareketler şeklinde ortaya çıkabilmektedirler.

Kişinin duygularını özellikle göz çevresi ve ağız hareketleri yansıtır. Bazı mimik ve jestler doğuştan kazanıldığı için (kızgınlık, mutluluk, hüzün, korku, hayret gibi) tüm kültürlerde aynıdır. Bazıları ise (merak, küçümseme, sevgi, saygı, utanma gibi) kültürlere göre değişir.

Örneğin bazı kültürlerde ölüm, keder ifade eden mimik ve jestlere yol açar. Bu duygu kimi toplumlarda ölünün ardından ağıt yapmak, ağlamak gibi davranışlara yol açarken kimi toplumlarda da ölenin ardından yenilip içilen neşeli toplantılar düzenlemek gibi davranışlara yol açtığı görülmektedir.

Bizim toplumumuzda çocukların başını okşamak sevgi ifadesi iken Tayland’da bu durum pek hoş karşılanmaz. Hangi duygunun hangi şiddette ortaya çıkacağı kişinin yaşına, statüsüne, cinsiyetine, içinde bulunduğu sosyal ortama ve kişinin durumu nasıl değerlendirdiği ile yakından ilgilidir.

Pandomim sanatçılarının yüz mimiklerini, el, kol ve beden hareketlerini kullanarak duygu ve düşüncelerini canlandırmaları görsel sanat alanında evrensel kabul edilen bir dili “sözsüz tiyatro” yu ortaya çıkarmıştır.

Duyguların kontrolü

Bütün duygular bizi belli bir yönde harekete geçmeye ve belli bir doyum elde etmeye zorlar ancak düşünmeden sadece duyguların yönlendirmesiyle eylemde bulunmak, kısa vadeli ve küçük bir doyum elde etmemizi sağlarken bizi ilerde daha büyük bir doyum elde etmekten alıkoyar.

Ayrıca bazen düşünmeden aldığımız kararlar ve yaptığımız işler pişmanlık duymamıza mutsuz olmamıza yol açabilir. Duyguları kontrol etmede önemli olan onları bastırmak değil, yönetebilmektir çünkü duygular, aslında harekete geçmemizi sağlayan dürtülerdir.

Duyguları kontrol etmek, hatta kendimize enerji verici bir güç haline dönüştürmek onları iyi tanıyarak mümkün olabilir.

Duyguların kontrolünde daha önceki benzer durumlarla ilgili bilgi ve deneyimlerimizi hatırlamaya çalışıp, çevredeki sinyaller ve ipuçlarını okumadaki algısal becerilerimizi, durumu değerlendirmedeki analitik becerilerimizle birleştirerek kullanırsak duygularımızı kontrol edebilir, belli bir amaç doğrultusunda harekete geçirebiliriz.

Örneğin, öfke gibi kişiye zarar veren olumsuz duyguların etkisini azaltmak için öfkenin altında yatan gerçek düşünceyi bulmaya çalışmak, ortamdan uzaklaşıp sakinleşmeye çalışmak, derin nefes alıp verme egzersizleri yapmak kendine “sakin ol, gevşe” gibi telkinde bulunmak gibi yollar denenerek öfke kontrolü sağlanabilir.

Duyguların kontrolünde de kültürler arası farklılık vardır. Asya kültürlerinde çocukluktan itibaren duyguların kontrol edilmesi öğretilirken Batı kültürlerinde özgürce yaşaması öğretilmektedir.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir