Psikolojide Yaklaşımlar Nelerdir?
Yapısalcı yaklaşım (strüktüralizm)
Yapısalcılara göre psikoloji, zihnin yapısını incelemelidir. Buradan hareketle psikolojik olaylarda bilinci öne çıkarır ve zihin yapısının anlaşılabilmesi için içe bakış yönteminin psikolojide kullanılmasını savunur.
Onlara göre psikolojinin amacı, bilincin karmaşık yapısını çözümlemek, zihnin en yalın öğelerini araştırmak ve bunlar arasındaki ilişkileri bulup yasalar hâlinde formüle etmektir. Yapısalcılar, araştırmalarında iç gözlem ve deney yöntemlerini kullanır. Temsilcileri Wundt ve Titcher’dir.
Davranışçı yaklaşım (bihevyorizm)
Davranışçı yaklaşıma göre psikolojinin konusu gözlemlenebilir davranışlar olmalıdır. Bu da deney ve gözlemle mümkündür. Bilincin iç gözlem yöntemi ile incelenmesine kuşku ile bakmışlardır. Bilinç hâllerinin değil, davranışların ve gözlenebilir durumların incelenmesi gereklidir.
Psikolojinin bilim hâline gelebilmesi için gözlenebilir, ölçülebilir, objektif ve bilimsel yöntemlerle incelenmesi gerekir. Davranışçıların önde gelen temsilcileri Watson, Pavlov ve Dashil’dir. Bunlar bilinç kavramını bir yana bırakıp davranışları incelemişlerdir.
Davranışçılar, organizma ve çevre ilişkilerinin insan ve hayvanlarda birbirinin aynı olduğu kanısındadırlar. Bu nedenle hayvanlar üzerinde psikolojik araştırmalar yapmışlardır. Örneğin; Pavlov koşullu öğrenme deneylerini köpekler üzerinde yapmıştır.
İşlevselcilik (fonksiyonalizim)
İşlevselcilere göre bilincin ne olduğundan çok, ne için olduğunu bilmek önemlidir. İşlevselcilik davranışı, çevreye uyum süreci olarak tanımlamıştır. Bu ekolün amacı algılama, düşünme, duygulanma gibi içsel eylemlerin, hayatta karşılaşılan çeşitli problemlerin çözümlenmesine nasıl yardım ettiğini açıklamaktır.
İşlevselciler, eyleme ve yararcılığa dönüktür, yöntem olarak iç gözlem ve gözlemi kullanmışlardır. Davranışların çevreye uyumunu esas alırlar ve uyum sağlayıcı davranışları faydalı olduğunu savunurlar.
Bu yaklaşımda davranışların ne işe yaradığı önemlidir. Buradan hareketle “Zihin nedir?”den ziyade “Zihin ne içindir?” sorusu ile ilgilenirler. İşlevselcilerin önde gelen temsilcileri William James, James B. Angell ve John Dewey’dir.
Psikanalitik yaklaşım (psikanalizm)
Bu görüşe göre insan doğuştan cinsellik ve saldırganlık içgüdülerine sahiptir. S. Freud’un temsilciliğini yaptığı bu yaklaşımda, bilinçaltı esas öğedir. Daha çok küçük yaşlarda olmak üzere, toplumda hoş karşılanmayan arzular, birey tarafından bilinçaltına atılır.
Buna göre bilinçaltı, çevreden bastırılmış istekler alanıdır. Bu alan, birtakım psikolojik rahatsızlığın da kaynağıdır. Sözü edilen rahatsızlığın giderilmesi bilinçaltına bastırılmış isteklerin bilinç düzeyine çıkarılmasıyla mümkün olacaktır.
Bütüncü yaklaşım (gestalt)
İnsan yaşantısı, davranışlarıyla birlikte bir bütündür. Bütün ise parçaların toplamından apayrı bir ahenk ortaya koyar. Buna göre yaşantılar, kendi bütünlüğü içinde incelenmelidir.
Hümanist yaklaşım (hümanizm)
Bu yaklaşımda insan, kendine göre bir değerdir. Belli bir toplum düzeninin ya da iş örgütünün aracı hâline getirilmemelidir. Kendisinden, davranışlarından, oluşturacağı kimliğinden insanın kendisi sorumludur. İnsan, gelişme gücünü kendisinden alır, çevrenin etkisiz olduğunu savunur.
Aynı zamanda insanın duygusal yanını öne çıkaran ve davranışlarını buna göre yorumlayan bir yaklaşımdır. İnsanı insan yapan duyguları, hisleri, ümit ve beklentileri önemlidir. Bireyin davranışlarını anlayabilmek için onun iç yaşantısını bilmek gerekir.
Bunun yolu da insanın geçici bir süre kendisini başkasının yerine koyması (empati) dır. Yani yöntem olarak içe bakışı kullanırlar. Kurucuları Gestaltçılardan etkilenmiştir. Bu yaklaşımın öncü ve temsilcileri Rogers, Maslow, Sartre, Charolette Bühler, Frankl, Binswagner’dir.
Bilişsel yaklaşım
Bilişsel yaklaşım, insanın zihinsel etkinliklerine önem verir. Düşünme, kavrama ve yorumlama davranışlara yön veren önemli unsurlardır. Davranışlar sadece dıştan gelen uyarıcı tepkileri bilmekle incelenemez.
Bu yaklaşımın amacı, zihinsel süreçlerin nasıl örgütlendiğini ve çalıştığını açıklayan deneyler yapmaktır. Temsilciliğini J. Piaget yapmıştır.
Gelişme psikolojisi alanındaki çalışmaları ile tanınan Piaget, çocuğun, yetişkinliğe değin bir dizi zihinsel gelişim evrelerinden geçtiğini savunmuştur. Piaget, çocukta dört gelişim evresi saptamıştır. Piaget’in gelişme ile ilgili görüşleri eğitim anlayışında değişiklikler getirmiştir.
Biyolojik yaklaşım
ABD’li psikiyatr Adolf Meyer`in öncülüğünü yaptığı yaklaşımdır. İnsan davranışını anlayabilmek için psikoloji ve sosyolojiden yararlanmak gerekir. Davranışların nedeninin ancak bireyin biyolojik yapısının incelenmesiyle bulunabileceğini savunan bir görüştür.
Davranışlar, beynin bir fonksiyonu olarak ortaya çıkar. Ayrıca salgı bezleri ve hormonlardan da etkilenir.