Algı Nedir? Algı Özellikleri Nelerdir?

Duyu organları tarafından alınan uyarıcıların beyin tarafından yorumlanıp anlamlandırılması sürecine algılama denir.

Biz dünyayı duyu organlarımız yoluyla algılarız. Bu bakımdan bizim her duyuma ilişkin algılarımız vardır. Duyumlar algının ön koşuludur. Örneğin dilin tat alması duyumdur, aldığımız tadın çay olduğunu anlamak ise algıdır.

Kulağın bir ses işitmesi duyumdur, işittiğimiz sesin telefonumuzun sesi olduğunu anlamak algıdır. Bu nedenle algı duyumların bilgisidir denebilir.

Sadece duyumlara sahip olsaydık tepki vermemiz, hayatta kalmamız ve uyum sağlamamız mümkün olmazdı.

Nesne Algılama

Algı kendisini oluşturan duyumların toplamından daha fazla bir şey ifade eder. Tüm algılardaki ortak özellik, duyusal bilginin daima nesnelere dönüştürülmesidir. Kolun üzerinden gelen bir dizi basınç duyumu sürünen bir böcek olarak algılanır. Uzaktan gelen sirene benzer ses, yaklaşan bir cankurtaran olarak işitilir.

Örneklerden de anlaşılacağı gibi insanlar sadece duyum ve uyarıcı topluluklarını değil, devamlı olarak nesne algılarlar. Nesne algısı insanların duyu organları ve sinir sistemlerinin doğuştan gelen bir özelliği olsa da kısmen öğrenmeye de dayalıdır.

Kişinin nesneleri isimlendirebilmesi ve bunların işlevlerini belirtebilmesi öğrenmeyle olur. Nesne algılamasında bazı örgütleyici süreçler rol oynar.

Bu süreçler; şekil-zeminin birbirinden ayırt edilmesi, uyarıcıların bir örüntüye gruplanması ve uyarımdaki boşlukları doldurularak algılanmasıdır.

Algısal Değişmezlik

Nesnelerin içinde bulunduğu koşullar (perspektifi, aydınlanması, yakınlık-uzaklığı) değişmesine rağmen o nesneyi sabit ve değişmez olarak algılama eğilimidir. Algıda değişmezliğin olabilmesi için daha önce ilgili nesnenin bilinmesi gerekir. Büyüklük, şekil, parlaklık (renk) değişmezliği olmak üzere 3’ e ayrılır:

Büyüklük Değişmezliği

Boyutlarını daha önceden bildiğimiz nesnelerin uzaktan ve çeşitli açılardan farklı büyüklükte görünseler de hep aynı algılanmalarıdır. Gökyüzündeki uçağı küçük olarak görmemize rağmen biz onu yine de gerçek büyüklüğünde algılarız.

Bu durum, kısmen bellekte depolanan nesnenin göreceli büyüklüğü ile ilgili bilgiyi içeren deneyime, kısmen de uzaklık ipuçlarına bağlıdır.

Şekil Değişmezliği

Nasıl olduğunu bildiğimiz bir nesnenin şeklinin hangi açıdan bakarsak bakalım onu daima aynı biçimde algılamamızdır. Arkadaşımız saç ve kıyafetini değiştirse de biz onu yine de aynı arkadaşımız olarak algılarız.

Renk değişmezliği

Daha önce rengini ve parlaklığını bildiğimiz nesnelerin içinde bulunduğu ortamın ışık miktarı, açısı değişmesine rağmen nesnenin aynı parlaklıkta veya renkte algılanmasıdır. Bahçemizdeki ağacın yaprakları karanlıkta daha koyu, güneş ışığında daha açık görünmesine rağmen biz onu hep aynı renk olarak algılarız.

Nesnelerin retina üzerindeki görüntüleri büyüyüp küçülse de onları sürekli olarak aynı boyutta algılarız

Nesnelerin retina üzerindeki görüntüleri büyüyüp küçülse de onları sürekli olarak aynı boyutta algılarız

Derinlik Algısı

İki boyutlu retinal görüntünün üç boyutlu bir görüntüye dönüştürülmesine derinlik algılaması denir. Gözün ağ tabakası, fiziki olarak gördüğümüz nesneleri sağ-sol (en), yukarı-aşağı (boy) gibi iki boyut üzerine görme kabiliyetine sahiptir fakat buna rağmen biz nesneleri üç boyutlu (en-boy-derinlik) olarak algılarız.

Bu işlev merkezî sinir sisteminde farklı mekanizmaların birlikte çalışması ile gerçekleşir. Bu mekanizmalar nesnelerin uzaklığını ve derinliğini belirlemek için bazı ipuçları kullanırlar. Tek gözün kullandığı (monoküler) ipuçları ile iki gözün kullandığı (binoküler) ipuçları.

Bu ipuçları sayesinde sürekli olarak bizimle nesneler arasındaki mesafeyi değerlendiririz. Örneğin iki nesnenin aynı büyüklükte olmasını beklediğimiz hâlde aynı büyüklükte olmadıkları zaman meydana gelen monoküler derinlik ipucudur.

Bu durumda iki nesneden daha büyük olanı veya daha alt plandaki bir nesne bize daha yakında, küçük olanı ya da yatay olarak daha yukarı plandaki bir nesne ise daha uzakta gibi görünür.

Paralel olan çizgiler, bizden uzaklaştıkça birbirine yaklaşıyormuş gibi görünür

Paralel olan çizgiler, bizden uzaklaştıkça birbirine yaklaşıyormuş gibi görünür

Bir nesneye yakınsak onu daha aydınlık ve parlak görürüz. Belirsiz ve üzeri gölgeli olan şeyler bize daha uzakmış görünür. Nesneler üst üste bindiği zaman üstte olan nesne daha yakında, altta olan nesne daha uzakta görünür.

Derinlik algısı sadece çevresel etkenlerin sonucu değildir. Organik bazı etmenlerin de rolü vardır. Gözümüzün uzak ya da yakın cisimlere bakarken yaptığı uyum, çift gözle bakma, çift gözle alınan imgelerin birbirine uymazlığı da derinlik algısının oluşmasında etkendir.

Örneğin, yakındaki bir nesneyi görmek için gözleri hareket ettiren kasların içe, uzaktaki bir nesneyi görmek için dışa doğru hareket etmesinden kaynaklanan binoküler derinlik ipucudur.

 

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir