Modern Psikolojinin Kuruluşu ve Ekollerle Gelişimi

Psikoloji sözcüğünün bilimsel yazılarda ilk kullanılışı XIX. yüzyıl başlarına rastlar.

Maine de Biran (1766-1824) isimli Fransız spiritüalist filozof psikoloji sözcüğünü kullanarak, modern bakış öncesinde felsefi bir alan açmıştır. Dolayısıyla Wundt’tan önce Biran’ın adını anmak gerekir. Ancak onun katkısı modernist açıdan fazla olmadığı gibi modern psikolojiyi ilgilendiren yönü fazla değildir.

Maine de Biran ve sonrasında psikoloji artık bağımsız bilim dalı olarak görülmeye başlanmıştır ki, bu önemli bir düşünsel değişimdir. Bu bağımsız ele alma sürecinde, deneyselliğin pozitif bilimlerde öne çıkmasının etkisi apaçıktır. Bu ise, doğa bilimlerinde olduğu gibi deneysel psikoloji olabilir mi? şeklindeki soruyu zihinlerde çağrıştırmıştır (Delay ve Pichot, 1975: 323).

XIX. yüzyıl ve XX. yüzyılın ilk yıllarındaki bilimsel çevreye bakıldığında erkek egemen toplumun Batı dünyasındaki güçlü izlerine rastlamak mümkündür. Zira kadınların psikoloji dersi alması bile başlı başına bir sorun idi. Bu konuda mücadele verip Harvard Üniversitesi’nde ilk psikoloji dersi almaya hak kazanan kişi Mary Whiton Calkins (1863-1930) olmuştur. Çünkü o dönemde Harvard Üniversitesi erkek dışında öğrenci kabul etmemekteydi.

Calkins psikoloji okumak isterken, okul başkanı Charles William Eliot ise erkek-kadın öğrencilerin aynı sınıfta okumasını kabul etmez. Fakat Josiah Royce ve William James’in ısrarları sonucunda okula kayıtlı olmamak koşuluyla ders almasına izin verir. Daha sonra Wellesley Koleji’nde dersler veren Calkins profesörlük ünvanı da almıştır. Amerikan Psikologlar Birliği’nin de (American Psychological Associaton) ilk kadın başkanı olmuştur. Calkins’in odaklandığı alanlar ise benlik, bilinç ve bellek kavramlarıdır (American Psychological Association, 2011).

Modern psikolojinin gelişimi ile yaklaşımların ortaya çıkışı paralel bir görünüm sergiler. Bunlardan başlıcaları aşağıda özetlenmiştir: (MEB, 2014: 4-8).

Psikolojik Yaklaşımlar

Yapısalcılık: Bu yaklaşım modern psikolojinin hem ilk yapı taşı hem de ilk kuramıdır. Wilhelm Wundt tarafından geliştirilirken deneysel metodun da ilk kullanıldığı ekoldür. Zihinsel yapıları incelemeye aldıklarından yapısalcılık veya diğer adıyla strüktüralizm denilmiştir.

İşlevselcilik: Psikolojinin bilim olduğunu kanıtlamaya çalışan William James bu yaklaşımın önde gelen ismidir. Ayrıca James Angeli, John Dewey diğer önemli isimlerdir. Yapısalcılarla diyalektiğe girerek karşıt bir teze dayanmışlardır. Bu kurama göre psikolojinin ana amacı yapıları incelemek değil, bilmek-bilinç arasındaki ilişkiden hareket edip işlevsellik açısından ele almaktır. Kurama göre sadece incelemek yetmez. Ayrıca öğrenmek eylemi nasıl bir davranışsal süreci gerektiriyor konusuna da değinilmelidir. İç gözlem (bireyin kendini incelemesi) ve dış gözlem tekniği kullanılmıştır. Bu ekole fonksiyonalizm de denilir.

Davranışçılık: Bu kurama göre, iç gözlem insanı anlamada yeterli değildir. Hatta bu kuram psikolojinin bilimsel metoda erişmesi için iç gözlemi terketmek gerektiğini de ileri sürer. Gözlem konusu ise davranışlardır. Dış uyaranlar birey psikolojisinde nasıl davranışsal tepki verir sorusuna odaklanılmıştır. Pavlov ve Watson önemli isimlerdir. Kuramın diğer bir önemi de, ilk defa bilimsel açıdan hayvan psikolojisine vurgu yapmasıdır.

Psikanaliz Yaklaşımı: Sigmund Freud öncülüğünde gelişen bir yaklaşımdır. Buna kuram değil de, psikolojik yaklaşım demek daha uygundur. İnsanı; Bilinçdışı-Bilinç öncesi-Tam Bilinçlik şeklinde bir akış diyagramı içinde ele almıştır.

Gestaltıçı Yaklaşım: Bütünlük Psikolojisi de denilen bu yaklaşıma göre bütüncül yaklaşım dikkate alınarak, insan davranışları parçalara ayrılmadan incelenir. Örneğin, bir tabloda sadece renklere ya da şekle bakılmaz. Her şeyi ile bütüncül olarak bakıldığında estetik duygusu gelişir. İnsan psikolojisi de bütüncül olarak bakılması gereken bir varlıktır. Kofka ve Lewin tarafından ileri sürülmüş olup, daha çok eğitim psikolojisi alanında ilgi görmüştür.

Hümanist Yaklaşım: İnsancıl Yaklaşım olarak da bilinir. Yakın dönemde gelişen bir yaklaşımdır. Varoluşçu felsefe etkisini taşır. İnsanın kendisi evrende anlam kazanacaksa bunu yine kendisi başarmalıdır. Ne geçmişe dönülür ne de geleceğe bakılır. Önemli olan, var olanı anlamlandırmaktır. Sartre, Maslow ve Rogers bu yaklaşımın önemli isimleridir. Bunların dışında bilişsel yaklaşım, nöropsikoloji, psikometri de modern psikolojinin gelişimiyle ortaya çıkan yaklaşımlardır.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir