Çocuklarda Serbest Hareket Etme ve Ait Olma Duygusu

Çocuklar kendilerine güvenebilmeleri, kişilik sahibi olabilmeleri için yalnız başlarına, anne babasız hareket edebilecekleri güvenli alanlara gereksinim bulunmaktadır.

Ana babaya düşen görev, çocuklarına bu serbest alanda yol göstermek ancak bu serbestliğin sınırlarını da açık olarak belirlemektir.

Bu nedenle çocukların belirli konularda yaşlarına uygun olarak ve kendi başlarına serbest hareket edebilmeleri, onların kendi davranışlarını kontrol edebilmeleri için çok önemlidir. Çocuk kendi başına bir karar verdiğinde, bu kararın kendi yaşamı üzerindeki etkileri konusunda bir sorumluluk alacak ve belli oranda bir riske girecektir.

Bu risk ona ağır gelse bile sonuçta kendisine bazı deneyimler kazandıracaktır. Kendi verdiği kararlar sonucu çocuğun olumlu şeyler elde etmesi ona verdiği kararın doğru olduğunu öğretecek. olumsuz şeyler yaşaması ise bu deneyimin ona daha sonraki denemeler için katkıda bulunmasını sağlayacaktır. Bu deneyimlerin çocukta güven ve sorumluluk duygusunun gelişmesinde önemli adımlar olduğu düşünülmektedir.

Bağımsızlık ve kişisel sorumluluk ancak uzun zaman süreci içinde yavaş yavaş ve alıştırmalarla verilebilir. Hangi yaşta olursa olsun herkesin belirli sınırlara gereksinimi vardır. Hem toplumsal yaşantıda uyumlu olabilmek hem de kişisel huzuru ve dengeyi sağlayabilmek için kişinin belirli sınırlarının olmasına gerek vardır.

Bu sınırlar kişisel bütünlüğü koruyabilmek ve başkalarıyla iletişimde açık ve net olabilmek de gereklidir. Bu sınırlar aynı zamanda, kişinin kendini hangi alanlarda ve nereye kadar geliştirebileceğinin de bir ölçüsü gibi düşünülebilir. Çocukların sınırları önce anne baba olmak üzere çevre ve toplum tarafından belirlenmektedir.

Serbest Hareket Etme

Aile, okul, meslek eğitimi, maddi durumu, ev durumu gibi değişen etkenler yanı sıra ailelerin çocuk yetiştirme biçimleri. tüm alanlarıyla eğitim öğretim, toplumdaki sosyal ve kültürel değer yargıları da bu sınırların belirlenmesinde çok önem taşıyan değişkenlerdir.

Çocukların sınırlarının nasıl ve ne oranda olması gerektiği aileler tarafından belirlenirken, kuşkusuz çocuğun kendinden getirdiği yaratılış özellikleri de bunda etkili olmaktadır. Daha bebeklikten başlayan bu sınırlar, çocuğun gereksinimleri ve ailenin tutumuna göre, her yaş için farklı düzey ve biçimde olmak üzere yeniden ayarlanmalıdır.

Çocuk ve gencin sınırları; esnek ama gevşek değil, belirli ama katı değil, tutarlı ama değişmez değil, yaptırımı olan ama zorlayıcı olmayan niteliklerde olmalıdır. Kuşkusuz bu sınırların belirlenmesine. çocuk ve gencin gereksinimleri, beklentileri, dilekleri de önemsenmeli. gelişen topluma göre güncel değerler göz önüne alınmalı, çocuk ve gencin de bu oluşumda payının olmasına dikkat edilmelidir. Çocuğun belirlenen sınırların çok geniş ve gevşek olması, bir anlamda sınır olmaması anlamına gelmektedir.

Çocuklarda Serbest Hareket Etme ve Ait Olma Duygusu

Bu durumda çocuk ve genç gerçek yaşamda neyi, ne zaman, nerede, nasıl yapacağını öğrenmemekte, davranışlarını ayarlama ve kontrol edebilmeyi becerememekte. gerçek yaşamdaki ilişkilerini ayarlayamamakta, kendi sınırlarının nerede bittiği ve başkalarının özgürlüğünün nerede başladığını kestirememekte. sosyal uyum ve iletişimde ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır.

Bunun tersine, çocuğa gereksiz engellemeler ve yasaklardan oluşan bir sınır belirlenmesi, “çocuğun kişiliğinin aşırı sınırlanması “ demektir. Bu durum çocuk ve gencin yaşam becerilerinin gelişmesinde engelleyici rol oynamakta güvensizlik, karamsarlık ve kuşku duyguları ve bunların neden olduğu yeni sosyal sonuçlara yol açmaktadır.

Sınır ve sorumlulukların kesin olarak belirlenmediği, anne baba arasında belirgin tutum farklılıkları olduğu, aynı konuda farklı zamanlarda farklı sınırların söz konusu olduğu durumlar, “belirsiz, tutarsız ve güvenilmez” olarak değerlendirilmektedir. Böyle bir durum da çocuk ve gencin kendi davranışlarını ayarlama. karar verme ve sorumluluk almada sorun yaşamasına neden olacaktır.

Ait olma

Kabul görme ihtiyacı psikolojik gereksinimlerin en önemlilerindendir. Saygı görme ihtiyacı ile iç içe olan bu ihtiyacın doyurulması çocuğun kendini iyi ve mutlu hissetmesine neden olur. Kabul görme ihtiyacının eksikliği, psikolojik bozukluğu olan çocuklarda daha açık biçimde görülür. Yapılan araştırmalar, aileleri tarafından duyguları ve düşünceleri kabul görmeyen çocuk ve gençlerde asilik, karşı çıkma, direnç saldırganlık, aileden uzaklaşma gibi uyumsuz davranışların gözlendiğini göstermektedir.

Çocuklar kendi ailesinden başlamak üzere arkadaşları, okul arkadaşları, spor grupları, komşuları veya toplum gibi diğer insan gruplarını kapsayacak şekilde başkaları tarafından kabul görmeye ve sevilmeye ihtiyaç duyar. Bu kabul görme grup kimliği olmadan kendini reddedilmiş. yalnız ve bir evi, ailesi veya grubu olmayan başıboş biri gibi hissedebilir.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir